Kadın Kanunu egemen zihniyete karşı çıkarıldı -I-

Kadın Kanunu 2014 yılında çıkarıldı. 26 maddeden oluşan, kadın haklarını savunan ve güvence altına alan prensipleri belirleyen Kadın Kanunu ile toplumda değişim ve dönüşüme de gidildi.

Kadınlar, Rojava devriminde toplumun her alanında aktif bir şekilde yer alarak, toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlük mücadelesinde önemli adımlar atmışlardır. Siyasal alanda aktif bir şekilde yer alarak, yönetimde söz sahibi olmuş ve kendilerini yönetme hakkını elde etmişlerdir. Aynı zamanda ekonomik alanda da aktif bir şekilde yer alarak, kendi işlerini kurmuş ve ekonomik özgürlüklerini kazanmışlardır. Eğitim ve kültür alanında da önemli kazanımlar elde eden kadınlar, eğitimde eşit haklara sahip olmuş toplumun her kesiminde özgür bir şekilde dini ve kültürel etkinliklerde bulunma hakkını kazanmışlardır. Kongra Star bünyesinde olan 8 Mart 2011 yılında ilk kez Qamişlo’da Kadın Evi’nin kurulmasının bu kazanımlarda rolü önemli ve Kadın Evi ilk adım olarak görülüyor. Kadın haklarını güvence altına alan, toplumdaki sorunları erkek egemen zihniyete dayanmadan kadın haklarını koruyan, toplumda adalet ve eşitliği sağlayan Kadın Kanunu, Kongra Star öncülüğünde 27 Ekim 2014’te çıkarıldı. Kadın haklarının güvence altına alınmasının ilk adımı atılmış oldu.


Kadın Kanunu tartışmalarında yer alan Avukat Aynur Paşa, dosyamızın ilk bölümünde Kadın Kanunu tartışmaları, onaylanma ve uygulama sürecini ilk gününden Aile Kanununa kadarki dönemi anlattı.

Kadın Kanunu’nun o dönemlerde bir gereklilik olduğuna belirten Aynur, “Neden Kadın Devrimi? Kadın, devrimin her alanında yeni bir devrim yarattı. Devrimin askeri, toplumsal, siyasi ve ekonomi boyutuna öncü oldu. Toplumun gelenek ve görenekleri ya da toplumun adlandırdığı toplumsal prensiplere karşı çıkarak değişimde rol oynadı. Askeri, diplomasi ve siyasi boyutta öncülük yapan kadın toplumsal boyutta özgürlüğüne kavuşması gerekiyordu. Toplumun yarattığı gelenek ve görenekler kadın üzerinde etkileri devam ediyordu, kadını baskısı altına alıyor ve doğal olarak diğer boyutlar üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyordu. Dolayısıyla bölgedeki kadın hareketi olan Kongra Star (dönemin Yekîtiya Star’ı) öncülüğünde bağımsız, siyasi partilerde yer alan kadınlar 2014 yılında bir araya gelerek kadın haklarının aile ve toplum içerisinde güvence altına alan kanunların oluşturulması kararına vardı” ifadelerini kullandı.

BÜYÜK BİR MÜCADELENİN ARDINDAN ONAYLANDI

Kadının toplumun her alanına özgür iradesiyle katılabilmesi, bu katılımın sağlanabilmesi ve korunması için o dönemlerde bir Kadın Kanunu’na ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Aynur, “Kadının kazanımlarının kanunlaşması için kapsamlı tartışmalar yürütüldü. Bu tartışmalar sonucunda Kadın Kanunun çıkarılması kararı alındı. Kadın Kanunu’yla kadının siyasi, ekonomik, toplumsal hakları belirlendi. 26 maddeden oluşan Kadın Kanunu’nun, toplum tarafından benimsenmesi için Halk Meclisi’nin onayından geçmesi gerekiyordu. O dönemlerde de Cîzre, Efrîn ve Kobanê Kantonu bulunuyordu.

Rojava Devrimi’nin yeni filizlendiği dönemde Halk Meclisi’nde hakim olan ataerkil zihniyet ve aşiretçi yaklaşımlardan kaynaklı bir günlük tartışmanın sonunda Kadın Kanunu onaylanmadı ve tartışmalar sonuçsuz kaldı. Kadınların kendi adına karar alması hoş görünmüyor, eş başkanlık sistemi kavranamıyordu. Toplum kriterlerine uygun görülmüyordu. Onaylanmayan Kadın Kanunu, kadın hareketi tarafınca toplumun kavrayabilmesine dönük komünlerden meclislere, meclislerden kantonlara kadar tartışmaya sunuldu. Kapsamlı tartışmalar ardından Kadın Kanunu, ikinci kez Halk Meclislerine sunularak 27 Ekim 2014 yılında Cîzre, Efrîn ve Kobanê’de onaylandı” dedi.

‘İLK DENEYİM NEDENİYLE ZORLU BİR DÖNEMDİ’

Aynur Paşa, o dönemlerde ve hala da dayatılan erkek egemen zihniyetin, çokeşliliği, kadın ve erkek eşit temsiliyetini ve çocuk yaşta ‘evliliği’ yasaklayan, suç gören maddelere karşıtlıkların olduğunu kaydetti.

26 maddeden oluşan Kadın Kanunu’nun maddelerinin kanunlar nezdinde net yazılmaması nedeniyle Adalet Divanı’na ulaşan toplumsal sorunların birçok zorlukla karşılaşıldığına dikkat çeken Aynur Paşa, kadın prensiplerinin yanında Aile Kanunu’na da ihtiyaç duyulduğunu kaydederek şu şekilde konuşmasını sonlandırdı: “İlk deneyim nedeniyle zorlu bir dönem yaşadık. Belirlenen maddelerin kanunlaşması ve mahkemelerce onaylanması için maddeler tam olarak net ve açık değil, kanunlaşma hükmü için uygun yazılmamıştı. Maddeler kadın iradesini koruyor ve güvence altına alıyordu. Kadının örgütlenme tarzını belirliyordu. Halklarını, görev ve sorumluluklarını ortaya koyan ve topluma duyuran bir kanundu fakat mesele mahkeme konusu olunca yasama meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşması gerekiyordu.

Bu temelde mahkemelik olan durumların nasıl netleşeceği, ne yöntemlere başvuracağı belirsiz. Hakların nasıl ve neler olduğu dile getirilirken, nasıl korunacağı, haksızlığa karşı sonucun ne olacağı belirsiz kalmıştı. Bu yetersiz kalan kısımlardan kaynaklı tartışmalar sonucunda suç ve ceza kanunları belirlendi. 2014-2015 yıllarında belirlenmiş suç ve ceza kanunları yoktu. Bu nedenle rejimin uyguladığı suç ve ceza kanunlarına dönüş oluyordu. Dolayısıyla yeni bir suç ve ceza kanununa ihtiyaç vardı. 2016 yılında tamamlanan suç ve ceza kanununun yürürlüğe girmesiyle Kadın Kanunu’nda eksik kalan boyutların bir kısmı tamamlanmış oldu.”

Yarın: Demokratik toplumu inşa eden Aile Kanunu-II