Kadın üniversiteleri ayrımcılığı artırır

Erdoğan’ın talimatı üzerine 11. Kalkınma Planı’na dâhil edilen Kadın Üniversitelerine karşı çıkan üniversiteli kadın ve akademisyenler, bu uygulamanın ayrımcılığı artıracağı düşüncesinde

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, G20 Zirvesi için gittiği Japonya’da gördüğü “Kadın Üniversiteleri” örneğinin Türkiye’de uygulanması için YÖK’e talimat verdiğini açıklanmıştı. Sonrasında yeni hazırlanan ve TBMM’ye sunulan 11. Kalkınma Planı’nda “Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır” maddesi yer aldı.

Peki, Japonya’daki kadın Üniversiteleri neden kuruldu? Japonya’daki kadın üniversiteleri bundan 119 yıl önce kurulan ve kadınların üniversite eğitimi alabilmeleri için hayata geçirilmiş bir uygulama. Sebebi ise kamusal alanın kadına kapalı olması. Fakat dünya verilerine bakıldığında Japonya cinsiyet eşitsizliği bakımından Türkiye ile neredeyse aynı seviyede. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre 149 ülke içinde Japonya 110'uncu sırada yer alıyor. Cinsiyet eşitsizliğine bir başka örnek ise geçtiğimiz yıllarda Tokyo Üniversite’si Tıp Fakültesi girişi sınavında yaşanmış, kadınların puanları daha yüksek olmasına rağmen düşürülmesi skandalı dünya kamuoyunda gündeme gelmişti. Yine Japonya’da kadınların ekonomi ve birçok alana katılımı düşük seviyelerde seyrediyor.

ÜNİVERSİTE ANLAYIŞINA AYKIRI

Erdoğan’ın isteği üzerine 11. Kalkınma Planı’nda da yer alan Kadın Üniversitelerinin bugün nasıl bir amaca hizmet edeceğini sorduğumuz Prof. Dr. Sevda Alankuş, “Bu uygulamanın asıl amacı kadının ufku ve entelektüel niteliği ile kamusal alana katmak olması gereken üniversite anlayışına aykırı olduğunu kanaatindeyim” diyor.

Alankuş, bunun sebebini ise şöyle açıklıyor: “Çünkü kadın üniversiteleri, ekonomi modeli neo-liberal, ideolojisi İslami-ataerkil-muhafazakâr olan hegemonik iktidarın istediği şekilde kadını, kadına ait sayılan özel alanla sınırlamaktan başka bir işe yaramayacaktır. Öte yandan bu kurum ve uygulamanın kadın erkek eşitsizliği ve ayrımcılığını yeniden güçlü biçimde üreteceğini düşünüyorum.”

ASIL SORUNUMUZ KADIN ÜNİVERSİTESİ DEĞİL

ANF’ye konuşan Üniversite Kadın Meclisi ise üniversiteli kadınların bir toplumsallık içinde ve modern hakları çerçevesinde öğrenim görmek istediğini vurgulayarak şunları ifade ediyor: “Biz bu talimatı üniversiteli kadınları toplumdan ayrıştırmaya ve soyutlamaya yönelik bir tavır olarak görüyoruz. Üniversiteli kadınların asıl problemi ‘kadın Üniversitesi eksikliği’ değil. Genç kadınlar tehdide, şiddete, tacize maruz kalıyor. Üniversite mekanizmaları ise bu önemli sorunlara karşı kayıtsız kalabiliyor. Bu ülkede gerçek sorunlardan olan kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, saldırıların, kadın işsizliğinin durdurulması gerekir. Açıkçası birçok üniversiteli kadınla birlikte faaliyet içindeyiz. Üniversiteli kadınların kadın üniversitesi olsun gibi bir tercihi yok. Aksine genç kadınlar toplum içinde toplumun tüm bireyleri ile birlikte özgür ve modern bir biçimde öğretimlerine devam etmek istiyor.”

EĞİTİM- SEN: KADINI DIŞLAMA HAZIRLIĞI

Öte yandan Eğitim- Sen de yaptığı yazılı açıklama ile kadın üniversitesi planına karşı çıktı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kız çocuklarının yarısının ilköğretimden ortaöğretime geçişte eğitim hakkından vazgeçmek zorunda bırakıldığı, aile ve “mahalle” baskısı altında kadınların yoğun şiddete maruz kaldıkları, gerçekte erkeklerle kadınların, kadın saygınlığı zedelenmeden bir araya gelebildiği toplumsal alanların son derece sınırlı olduğu, üniversite çağındaki her on genç kadından ancak birinin yükseköğretim görebildiği, çalışabilecek durumdaki her on kadından ancak üçünün iş gücü piyasasında yer bulabildiği ülkemizde yaşadığımız bu gerçeklik iktidarın kadınları yok sayan politikalarının sonucudur.

Meslek sahibi olmak ve farklı düşüncelerle karşılaşıp hayatı sorgulama fırsatı yakalamak isteyen tüm kadın öğrencilere sesleniyoruz. “Tez kadın üniversiteleri kurula!” fetvası; kadınlar kadınlarla, erkekler erkeklerle sosyalleşir, kadınlar kadınlara, erkekler erkeklere hizmet verir anlayışını savunan otoriter-gerici ataerkilliğin uzantısıdır. Kadınları gelecekte yalnızca kadınlara hizmet verebilecekleri toplumsal cinsiyet rollerine göre mesleklere hapsetme, kamusal toplumsal alandan dışlama hazırlığıdır. Bu topraklarda geçmişten bugüne binbir zorlukla okuyup meslek sahibi olmuş kadınların mücadelelerine haksızlıktır, kazanımlarına saldırıdır.”