'Kadına mobbing, iktidar politikalarından bağımsız değil'

Kadınların meslek kollarında yaşadıkları sorunlara değinen KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, "Kadınlar üzerindeki mobbingi, siyasal iktidarın politikalarından bağımsız, politik bir kapsamdan çıkarıp konuşamayız" dedi.

AKP hükümetinin Kürdistan ve Türkiye'deki kamu emekçilerine yönelik sömürü ve ihraçlara dayalı politikaları binlerce emekçiyi etkiliyor. Özellikle olağanüstü hal (OHAL) koşullarında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK), OHAL bittikten sonra da fiiliyatta uygulanıyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'na (KESK) bağlı meslek kollarında çalışan kadınların genel olarak yaşadıkları sorunlar gündem dışında kalabiliyor.

KESK Kadın Sekteri Gülistan Atasoy, ANF'ye konuşarak federasyonlarına üye olan kamu emekçisi kadınların çalıştıkları mesleklerde yaşadıkları sorunları, maruz kaldıkları mobbing uygulamalarını anlattı.

SİYASAL İKTİDARIN BASKILARI

Türkiye’deki kadınların çalışma yaşamlarındaki zorluklara dair konuşan Atasoy, özellikle ülkede 1980’den sonra güvencesiz ve neoliberal politikalarla bir çalışma düzeninin oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti.

AKP iktidarlarıyla birlikte bu çalışma düzeninin hız kazandığına vurgu yapan Atasoy, OHAL ilan edilmesiyle yeni rejimin çalışma yaşamına yaptığı baskısıyla beraber çok daha fazla yansıdığını ifade etti.

Atasoy, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Güvencesizlikle oluşturulan bu çalışma ve istihdam biçimine ek olarak bir de yeni rejim politikaları siyasal iktidarın çok yoğun baskısıyla daha kapsamlı sorunların iç içe geçtiği yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Çalışma yaşamındaki kadınlar olarak son 3 yıldır bunu çok daha yoğun hissediyoruz. Emekçiler olarak ekonomik krizle birlikte bu alandaki sorunlarla daha fazla yüz yüze geldik. Her ne kadar veriler hükümet denetiminde manipüle edilip kamuoyuna yansıtılsa da gerçeklerin çok daha farklı olduğunu biliyoruz."

YANDAŞ OLMAYANLAR İŞSİZ KALIYOR

Artık geniş tanımlı işsizlik kapsamına giren kişilerin sayısının 7 milyona ulaştığı bilgisini veren Atasoy, şunları paylaştı: "Her 4 gençten birinin işsiz olduğu, özellikle gençlerde ve kadınlarda işsizlik oranlarının çok fazla arttığı bir süreçten geçiyoruz. Özel sektördeki sorunlar ise çok daha katmanlı. Örgütlü olduğumuz alan açısından baktığımızda kamuda yeni bir çalışma düzeni oluşturuldu.

Artık işe alımlardan tutalım da, işe girdikten sonraki atama ve terfilere bakarak, iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırıldığı bir süreçten geçiyoruz. Bugün artık AKP yandaşı olduğunu ispat edemeyen tüm kişiler her an işsiz kalmakla yüz yüzeler. Böyle bir durum söz konusu olduğunda da tamamen örgütlenmeye yansıyor; hak kazanımlarına yönelik çalışmalar ve mücadelelerin sekteye uğraması gibi."

MOBBİNGDEN DOLAYI İNTİHAR ETTİLER

Atasoy, kadınların çalışma yaşamlarındaki sorunlarına da değinerek, şöyle devam etti: "Kadınlar açısından baktığımızda da cinsiyetçi ayrımcılığına ve şiddete çok daha fazla maruz kalıyorlar. Biz KESK olarak özellikle 8 Mart öncesi kamu emekçisi kadınlar ve farklı statülerde çalışan, kamuda istihdam edilen kadınlarla bir anket çalışması yürütüyoruz. Sonuçlarını ileriki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız.

Kadınların en fazla yakındıkları şeyin başında uğradıkları baskı, şiddet, mobbing ve cinsiyetlerinden kaynaklı ayrımcılık geliyor. Yakın zamanda 2 kadın emekçi bir sözleşmeli ve biri de Kültür Bakanlığı’na ait bir kurumda çalışırken uğradıkları mobbing sonucunda hayatlarına son verdiler. Biz artık özellikle de kamuda çalışan kadınlar üzerindeki mobbingi konuşurken, siyasal iktidarın politikalarından bağımsız, politik bir kapsamdan çıkarıp konuşamayız.

Çünkü hakikaten iktidarın baskıcı politikalar ve güvencesizlik mobbingi çok fazla artırdı. Hatta artık can kayıplarına neden oluyor. Ekonomik krizle birlikte ücretlerin düşüşleri söz konusu iş güvencesinin tamamen ortadan kaldırıldığı KHK’ler sonrası keyfiyetle, çok hukuki ve idari bir gerekçe göstermeden işten çıkarılabilecekleri bir süreç söz konusudur. Bütün bunların toplamında kadınların hem istihdamda var olmaları, hem de var olduktan sonra özgür bir çalışma yaşamında çalışmalarını icra etmeleri çok daha zorlaşıyor.”

KADINLARDAKİ İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 40'A ULAŞTI

Türkiye'de AB Uyum Stratejileri sürecinden sonra dönemsel olarak ulusal istihdam stratejik belgeleri oluşturulmaya başlandığını aktaran Atasoy, şunları dile getirdi: "Buralardaki en temel amaçlardan biri, aslında istihdamın arttırılmasıydı. Bu kısmen başarıya ulaştı diyebiliriz. 5-10 yıl öncesine göre kadınlar biraz daha istihdamda yer alıyordu. Ancak bu istenen rakama henüz ulaşabilmiş değil. Bir yandan ücretli istihdama katılım artarken, bir yandan da kayıtdışı çalışma oranı artıyor.

İstihdama katılım nispi olarak artarken ekonomik kriz ile birlikte kadınlardaki işsizlik oranı da artıyor. Özellikle genç kadınlarda ve kentte yaşayan kadınlarda ki işsizlik oranlarının yüzde 40'lara yaklaştığını görebiliyoruz. Kadınlar istihdama katılıyor ama nasıl katılıyor? Nasıl istihdam ediliyorlar meselesi çok önemli. Nitekim istihdama katılım tamamen güvencesizlik temelinde oluşturuluyor. Güvencesiz istihdam demek, ucuz işgücü demektir.

Aslında çok düşük ücretlerle kölelik koşullarında her an işsiz bırakılabilecek şekilde bir ortamda istihdam edilmeleri demektir. İstihdamın sayısal olarak resmen artışının çok da anlamlı olmadığını, bizim için niteliğin ve biçimin çok daha önem kazandığını gösteriyor. Bu anlamda kadınların görünmeyen emekleri üzerine yoğunlaşan bir politika geliştirmek gerekiyor. Güvence ve tam zamanlı istihdamın kadınlar için insanca yaşanır bir çalışma yaşamının oluşturulması açısından çok daha temel bir talep olarak bizim önümüzde duruyor."

KADIN BAKANLIĞI'NA İHTİYAÇ VAR

KESK olarak bugüne kadar çalışma yaşamında ve ücretli emek dışındaki kadınların, kendi emekleriyle ilgili olan sorunlarını ayırmaksızın mücadele ettiklerini belirten Atasoy, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Her ne kadar ataerkil kapitalist sistem bunu ayırsa da, kadın emeğini bir bütün olarak gören ve dolayısıyla kadın emeği üzerindeki sömürünün kaldırılması için bütünlüklü bir mücadele yürütülmesi gerektiğini hep savunduk.

Bunu da aynı şekilde savunmaya devam ediyoruz. Ama şu bir gerçek ki, bugün muhatabımız olan bakanlığın kadınlara özgün politikaları geliştirdiğini söylemek çok zor. Tam tersi, mevcut olan kadınların emeği, bedeni ve kimliği üzerindeki sömürüyü arttıran bir görevi rol edinmiş durumda. Bu konuda herhangi bir muhataplık ve ilişki geliştirebildiğimizi söyleyemeyiz. KESK olarak, bu konuda çok zorlandığımızı söyleyebiliriz. Çünkü bakanlıkla ilgili bulunduğumuz bütün girişimler sonuçsuz kalıyor.

Muhalif olan sesleri dinlemekten, sorunlarla yüzleşmekten çekinen bir bakanlık ile karşı karşıyayız ve bu nedenle biraz daha kamuoyu ile paylaşarak kadınların temel sorunlarını paylaşıp, gündeme getirmeye çalışıyoruz. Kadınların kadınlarla birlikte politika yürütecek bir bakanlığa ihtiyaç var."

OMUZ OMUZA MÜCADELE EDECEĞİZ

"Bugün kadın cinayetleri artık bir cins kırımına dönüşmüştür" diyen Atasoy, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Dünyada ve Türkiye’de bunu görüyoruz. Buna yönelik kadın örgütleri ile beraber ortak çalışmalarımız dünden bugüne zaten vardı. Daha sonra da artarak devam edecek. 8 Mart’ın yaklaşıyor olması belki bu sorunların biraz daha gündeme taşınma açısından bizim için de bir fırsattır.

Biz bütün kadınları bu mücadelede omuz omuza sisteme, iktidarlara ve cinsiyetçi politikalara karşı bir arada olmaya çağırıyoruz. Biz KESK olarak, bunun mücadelesini yıllardır veriyoruz; eşitlik, özgürlük talebiyle zaten dile getiriyoruz ve dile getirmeye devam edeceğiz."