Roza Metina: Bundan sonraki öykülerimde de kadınlar olacak

Özgür Öğrenci Birliği tarafından bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Deniz Fırat Öykü ve Şiir Yarışması’nda Kürtçe öykü dalında birincilik ödülü alan şair ve gazeteci Roza Metîna, ilhamını Kürt kadınlarından aldığını söyledi.

Özgür Öğrenci Birliği tarafından bu yıl 4'üncüsü düzenlenen Deniz Fırat Öykü ve Şiir Yarışması’nda dereceye girenlerin ödülleri Mexmur Kampı'nda geçtiğimiz gün gerçekleştirilen etkinlikle verildi. Yazar, gazeteci Roza Metina, yarışma kapsamında Kürt Öykü kategorisinde birincilik ödülüne laik görüldü.

Kürt kadınlarının acılarını ve sevinçlerini öykülerinde işlediğini belirten Metina, ajansımıza verdiği röportajda, “Deniz Fırat lebim için özel ve anlamlıdır. Yaşadığımız acılardan tuttum ve yazdım. İnanıyorum ki eğer bizler yaşadığımız acıları ve sevinçleri en iyi şekilde halka ulaştırsak bu amacına ulaşacaktır. Bu halkta karşılığını bulacaktır” dedi.

Deniz Fırat Öykü Ödülünü almak senin için ne ifade ediyor?

Deniz Fırat, Kürt özgürlük mücadelesinde önemli bir rol, örnektir. Bu ödül benim için çok ağır ve anlamlıdır. Bir diğer taraftan da Deniz Fırat bir kadındır ve bu nedenle bir tarihten bu ana kadar baktığımızda kadınların mücadeleleri Kürtler adına çok değerlidir, ilhamdır. Kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir yere sahip olan Deniz Fırat benim adıma büyük bir ilham kaynağı oldu. Ben Kürtçe dalında ödül aldım. Bu da önemli bir ayrıntıdır. Bütün mücadelemiz dilimiz içindir ayrıca. Bu anlamda Kürtçe dalında ödül almam Deniz Fırat ile bütünleşen bir konumdadır. Anadilinde ödül almak çok anlamlı.

Daha önce yazarlık geçmişin var mı ve bu yarışmaya katılma kararını nasıl verdin?

Yazarlığım şiirle başladı. Amed’e gelip üniversiteye başlayınca Kürtçe dersler almaya, dilimi daha çok geliştirmeye başladım. Kürt yazarları tanıyıp okudukça Kürtçe yazmaya başladım. İlk öykümü çocuk için yazdım. O da tamamen en anlaşılır okunur dildeydi, çünkü çocuklar için yazmıştım. 23. Hüseyin Çelebi hikaye ve şiir yarışmasında Cemile'nin hikayesini yazmıştım. 3. Rojava hocalar kısa öykü yarışmasında ise Taybet Ana’yı ele almıştım. Bu yıl ise Cizre bodrumlarında katledilen Sultan Irmak’ı durumunu hikayemde işledim.

Neden sürekli hikayelerde kadınlar, özellikle Kürtler açısından önemli ve derin yere sahip olan kadınları hikayelemeyi tercih ediyorsun? Özel bir nedeni var mı?

Amacım sadece yarışmaya katılmak değildi. Anneleri de bu yüzden seçmişti. Öykümün son cümlelerine geldiğimde gözyaşlarımı tutmamıştım. Çünkü inanılmaz hüzünlendim. Taybet Ana’yı düşündüm. Haftalarca bedeni yolun üstünde kaldı. Kadınların mücadeleleri özelikle bu sistemin içinde kendisini yaşatıyor. Her şeye rağmen. Kadınların iradesi yazdım. Yazdıklarım içinde bu önü plana çıkardım. O öyküde 3. seçildim. Ondan sonra da yazmaya devam etmek isterim çünkü ben Kürt kadınlarını, savaşçı, mücadele eden kadınları yazmak istedim. Kürt kadınlarını tercih ediyorum çünkü özelinde bir öz savunma güçleri var, özelinde bir mücadele geleceği var. Bundan sonraki öykülerimin hepsini de yine kadınlar üzerine yapacağım.

Kürtle açısında ulusal bilincin oluşması ve gelişmesi adına yüzlerce olay, olgu yaşandı; Roboski, Sur, Cizre, Halepçe vb. Yazar olmanın ve özellikle kadınları hikayelerine işleyen bir yazar olmanın ulusal bilinci diri tutmak adına görevleri nelerdir? Yazmak bu anlamda önemli midir?

Kaleminde, kameranla, şarkılarında acılarımızı ve sevinçlerimiz yazmamız, çizmemiz, çekmemiz, söylememiz gerekiyor. Her koşulda yaşananları dile getirmeliyiz. Bu tarihi bir kanıttır, belgedir. Ulusal bilinç açısında bunları dile getirip yazmak bir sorumluluktur. Unutmaması, unutturulmaması gereken şeyleri sıraladınız ve bunları yazmak bizim görevimizdir. Ben neden Taybet Anayı, Cemile’yi, Sultan’ı işledim? İşte ulusal bilincin diri kalması için bu ortak acılarımızı unutmamak adına. Ben başka konularda da yazabilirdin. Bu mümkündü. Ama biz Kürdistan topraklarında bizler özgürlüksüz bir çiçeği bile sevemiyoruz. Yaşadığımız acılardan tuttum ve yazdım. İnanıyorum ki eğer bizler yaşadığımız acıları ve sevinçleri en iyi şekilde halka ulaştırsak bu amacına ulaşacaktır. Bu halkta karşılığını bulacaktır. Yazdığım öyküyü okuduklarında bu onları etkileyecektir. Çünkü ben Sultan Irmak adına yazmış olsam da onu anlatmış olsam da aslında anlattığım Kürtlerin acısıdır. Her Kürdün bedel verdiğini göreceklerdir. Bugün Kürtçe yasaklıya bu bütün Kürtler içinde yasaktır. Fikirleri ne olursa olsun hepsi için aynı anlama gelir. Amacım da Kürtlerin ulusal birlik mücadelesin kadınların acıları ve rolünü işlemekti. Öyküyle bunu başarmayı hedefledim.

Hem gazetecisin hem de yazar. Türkiye’de Kürt gazetecilere ve yazarlarına karşı yapılan sistematik saldırılar söz konusu. Bu kimliğe sahip olmak senin için ne ifade ediyor ve gazeteciliğini ile yazarlığını nasıl sentezledin?

Yazma yeteneğinin olması gerekiyor ki gazetecilik yapasın. Eğer üretme ve yazma yeteceğin yoksa zaten bu işi yapamazsın. Her ikisi de birbirine bağlı ve birbirini besleyen meslekler. Gazetecilikten önce yazıyordum ve muhabirliğe başladığımda bunun haberlerime de yansıdığını fark ettim. Eğer gazeteciyseniz sürekli yazmak ve en doğrusunu üretmek istiyorsunuz. Halkın gerçekliğini ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Yazdığım öykülerde gazeteciliğimin emeği çok fazla. Gazetecilikten de ilhamlar alıyorum.