Tuzla-Tabaklar'daki çadırlar: Türkiye'nin özeti

Tuzla-Tabaklar’da bulunan çadırlar Türkiye genelinde tarım işçilerinin çalışma ve barınma koşularının bir özeti gibi.

Çoğunluğunu Suriyeli ve Kürt tarım işçilerinin oluşturduğu Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla-Tabaklar’da bulunan çadırlar, Türkiye genelinde tarım işçilerinin çalışma ve barınma koşularının bir özeti gibi. Bu yerleşim yerinde çöpler en az 4 yıldır toplanmıyor. Başta çocukların sağlığını tehdit altında. Su ve elektrik sorunu ile yağmurun da başlaması yerleşim yerini yaşanamaz hale getiriyor. Ceyhan’dan Karataş-Tuzla’ya, Yumurtalık’a tarım toprakları arasında sık sık karşılaşılan çadırların hepsinde durum aynı.

Memleketi Şırnak’tan yaşadıkları sıkıntılardan dolayı göç etmek zorunda kalan Demir Ailesi, 9 yıl önce bu Tuzla-Tabaklar’da bulunan bu çadırlara yerleşti. Birçok akrabasının da burada bulunmasından kaynaklı göç etmek için tek adres olarak buraya gelen Demir Ailesi, yaşadıklarını ANF'ye anlattı.

‘BAŞKALARININ TOPRAKLARI BURALAR’

Memleketlerinde tarım ve hayvancılıkla uğraştıklarını fakat bu alanların neredeyse yok edildiğini ifade eden Besna Demir (38), “Siyasi baskılardan dolayı göçe zorlandık ve geldik. Bize ne yapılacak bir tarım alanı bıraktılar ne de hayvanlarımızı otlatabileceğimiz bir mera bıraktılar. O kadar küçük çocukla karın tokluğuna geldik biz de buralara. Onların canı sağ olsun da ne iş olsa nerede olsa yaparız. Yabancıların yanında da yapamazdık zaten. Buradakilerin hepsi eş, dost, akraba. Biz de çıktık buraya geldik. Ama yine toprak bizim değil, başkalarının, o yüzden zor” dedi.

‘PARA HİÇBİR ŞEYİMİZE YETMİYOR'

Kendileri gibi aynı sebeplerden daha önceleri buraya yerleşen akrabalarının yanına geldiklerini belirten Demir, şunları söyledi: “3 çocuk annesiyim. Buranın kışı mı daha zor yazı mı biz de anlamadık. Kışın yağmur çamur hepsi çadırlara doluyor. Isınmak neredeyse imkânsız zaten ama yazın sıcaktan ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Klimalar falan da yok çadır sonuçta. Buradaki birçok kişi gibi biz de bahçelere, tarlalara gidiyoruz iş için. Şu an biber sezonu. Biber topluyoruz. Aldığımız para ise hiçbir şeyimize yetmiyor bile. Eskisi gibi değil çarşı pazar. Ayda erzak parası için 1000 TL ayırıyoruz."

“Burada bunlara mecbur kaldıkça Şırnak’taki evime de özlemim artıyor” diyen Demir, sözlerine şu şekilde devam etti: “Şimdi geriye ne evim kaldı ne bir şey, yakıldı yıkıldı hepsi. Bizim burada yaşamamıza ne belediye ne de buranın yerel halkı memnun değil. Çöplerimiz birikiyor. Arıyoruz, gelin alın diye, alınmıyor. Çeşmelerde akan su bile yoktu. Geçen seçim baktılar nüfusumuz git gide artıyor gelip yaptılar.

‘EN YAKIN HASTANE 1 BUÇUK SAATLİK MESAFEDE'

En yakın hastane buraya 1 buçuk saat uzaklıkta. Ulaşım ise çok daha sıkıntılıdır. Günde üç defa dolmuş kalkıyor Adana'ya. Kaçırdı mı bitti. Hastalık ya da acil durumlarda özel araçta bulamayınca hepten zor anlar yaşanıyor. Başımı sokacak bir evim olsun isterdim en çok.”

Başka şehirlere kıyasla Adana’nın daha yaşanılır bir yer olduğunu ve kendi yaşam tarzlarına daha elverişli olduğunu kaydeden Demir, “Buranın güzel tarafı, hepsi kendi insanım. İyi halimde de kötü halimde de ilk onlar koşuyor imdadıma. Kendi kültürümüzü yaşatabiliyoruz. Koyunlarımız var mesela. Tereyağımızı da peynirimizi de yapıyoruz. Hem sacda hem tandırda ekmeğimizi de pişiriyoruz” dedi.