Viyan Leyla: Örgütlü olmak her zaman mücadeleyi gerektirir

Ataerkil sistemde kadının yaşamının sorgulandığını söyleyen PAJK Üyesi Viyan Leyla, “Sistemin dayattığı yaşama karşı örgütlü mücadele etmek gerekir. Eşitlik, saygı ve inanç yoksa özgür irade de yoktur” diye konuştu.

Jin TV’de yayımlanan Xwebûn programında Gazeteci Arjîn Baysal’ın sorularını yanıtlayan PAJK Üyesi Viyan Leyla, Kadın Kurtuluş İdeolojisinin kadın devrimine etkilerini, özgür düşünce ve özgür iradenin önemini anlattı.

Ataerkil sistemde kadının iradesiz bırakıldığına dikkat çeken Viyan Leyla, “Ataerkil sistem kadının yaşamda yer alabilmesi için erkekler gibi olmasını, erkeklere uygun olmasını dayatıyor. Önder Apo, mevcut kadın gerçekliğini kafesteki kuş olarak tanımlıyor. En önemli nokta eğitimdir. Ataerkil eğitim sisteminde hiçbir kadının iradesi ve düşüncesi kabul edilmiyor. Rêber Apo görüşme notlarında Kadın Hareketi'ni de uyardı; "Kadın Hareketi olarak genç kadınların eğitimine odaklanmalısınız, işi devlete ve sisteme bırakmamalısınız" dedi. Bu anlamda Kadın Hareketi'ne önemli bir rol düşüyor. Kızlarımızı, genç kadınlarımızı erkeklerin eline bırakmamalıyız. 12 yıl okul okuyor, üniversiteye gidiyor ama kendini koruyamıyor. İki kelimeyi nasıl söyleyeceğini bilmiyor, ne istediğini bilmiyor. O eğitimlerde özgürlüğü değil köleliği öğretiyorlar” diye konuştu.

Jin TV’de yayımlanan Xwebûn programına katılan PAJK Üyesi Viyan Leyla’nın değerlendirmeleri şöyle:

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Bîrdoziya Rizgariya Jinê’den (BRJ) bahsederken özgür düşünce ve özgür iradeye dikkat çekti. Bu 2 ilkenin önemi nedir?

BRJ ilan edilirken amaç kadının yaşadığı mevcut durumu tersine çevirmekti. Kadınlar ataerkil sistemin ve devlet sisteminin yarattığı durumdan nasıl kurtulacak? Neden kurtuluş? İşte tam bu noktada özgür irade ve özgür düşünce devreye giriyor. Ataerkil sistem, kadın hakikati adına hiç bir şey bırakmadı. Kadının fikirleri çalınmış, iradesi gasp edilmiş. Ataerkil sistem kendilerine itaat edecek, her isteklerini sorgulamadan kabul edecek kadın istiyor. Sözde özgürlük adına teşvik ettikleri hayatta kadınlar için çok fazla kölelik var. Günümüzde kadınlar için nasıl bir yaşam uygun görülüyor? Ya bir erkeğin kız kardeşi olur, ya bir adamın kızı olur, ya bir adamın karısı olur ya da bir erkeğin aşkı olur, yani her şey erkeğe bağlıdır. Ataerkil sistemde erkek olmadan varlığınızı tanımlayamazsınız. Dolayısıyla mevcut yaşamda kadınların iradesi yok. Bir kadın yaşamıyla ilgili kararlar veremez.

Mesela nasıl güldüğü, ne giydiği, nasıl göründüğü, nasıl hareket edeceği, ne iş yapacağı, kaç çocuk getireceği, çocukları nasıl büyüteceği bütün bunlara kadınlar yerine erkek egemen sistem karar veriyor. Yine bazen hükümet, bazen de hükümeti temsil eden erkekler kadınlar adına bu kararları alıyor. Kadınların kendilerine ilişkin, gelecekleri hakkında söz hakları yok. Böylece iradeyi kırmış oluyorlar.  Kadınları farklı göstermek için, ‘Kadın güçsüzdür, düşünemez, dar görüşlüdür, çok duygusaldır, bilinçsizdir, muhtaçtır, kırılgandır, narindir’ gibi şeyler söylüyorlar. Bu yüzden kadının kaderini belirleyecek bir erkeğe ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Kız çocuğu henüz anne karnındayken bile ne giyeceği tartışılır. Cinsiyet rolleri tanımlanır.

Nasıl ev hanımı olacak, nasıl kocasının karısı olacak, nasıl babasının kızı olacak, kadınları bunlara göre eğitiliyorlar. Bir kadın bu kalıpların dışına çıktığında onlara göre kötü bir kadına dönüşmüştür. Kadınlar üzerinde çok fazla ‘namus ve toplumsal ahlak’ baskısı var. Kadına yönelik o kadar çok şiddet, tecavüz, katliam var ki. Bu baskı ve şiddetle kadınları çaresiz bir hale getirdiler. Mesela günümüzde çok az kadın yüksek sesle konuşabiliyor ve kendini ifade edebiliyor. İçlerinden geldiği gibi hareket edemiyorlar, gülemiyorlar. Kadınlar umutsuz ve iradesiz bırakılmış durumda. Kalplerinden gelene gülüp öyle davranamazlar. Sadakatsiz kadınlar var ve iradeleri kırılıyor. Fikirleri bile kendilerine ait değil, erkeğin fikirlerini kadınlara empoze ediyorlar. Kadınların görüşlerinin böyle şekillendirilmesi için okullarda, ailelerde, iş yerlerinde özel çaba sarf ediliyor. Erkek egemen sistemin kitapları, medyası ve gazeteleri aracılığıyla yapılıyor.

Ataerkil sistem aynı zamanda toplum öncülük eden gücün kadınlar olduğunu çok iyi biliyor. Bir kadının iradesi ve düşüncesi teslim alınırsa, toplumun iradesinin de çok rahat teslim alınacağını biliyor. Kadınların sorgulamaması, erkeklerin kendilerine tanımladığı kalıpları hemen kabul etmesi için çalışmalar yapılıyor. Mesela kadınları bugün karşımıza nasıl çıkarıyorlar? İki tarafı olan kadınlar var. Ya erkeklerin kalıplarına göre şekillenen kadınlar, ev kadınları, ya da erkekleşmiş kadınlar var, erkeğin rengini, sesini, düşüncesini almıştır. En ilginç örnek siyaset alanındadır. Erkek aklının çok baskın olduğu yerdir siyaset alanı, mevcut kadınlar da erkekler gibidir. Biz de birçok örneğine şahidiz. Tansu Çiller bunun en bariz örneğidir. Yani kadının yaşamda yer alabilmesi için onlar gibi olması, onlara uygun olması gerekir. Önder Apo da mevcut kadın gerçekliğini kafesteki kuş olarak tanımlıyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 1998 yılında kadın kurtuluş ideolojisini anlatıyor. Baktığımızda devrim içinde devrim oluyor. Rêber Apo’nun özellikle özgür düşünce ve özgür iradeden bahsediyor. Özgür iradeden ne anlamalıyız?

Kadınlar olarak uzun zamandır özgürlüğün farkında değildik. Günümüzde kadının mevcut köleliği gönüllü kabul etmeleri üzerine çalışmalar yapılıyor. Bunlar eril sistemin operasyonlarıdır. Kadınlar mevcut köleliği özgür bir yaşam olarak kabul ettiler. Bugün kapitalizm sahte ve ideolojisine göre bir yaşam yaratıyor, kadınları buna teşvik ediyor ve bunu da özgürlük olarak sunuyor. Kadın buna aldanmış ve bu yaşamı gerçek özgürlük olarak görmüştür. Yani ekonomik olarak biraz geliştiğinde, kıyafet biraz daha rahat hareket ettiğinde, bazı alanlar ona açıldığında bunu özgürlük olarak görüyorlar. Ama bugün özgür irade ve özgür düşünceyle özgürlüğümüzün farkına vardık. Bir sorgulama başladı. Bir kadın kendi olmalıdır, devletin, ailenin ve ya erkeğin değil. Kimlik konusunu da tartışıyoruz. Bunu nasıl geliştireceğiz? Pek çok Marksist 'kendi kaderini tayin' diyor; bu durum kadınlar için daha da geçerlidir. Kadınlar kendi kaderlerini yani geleceklerini nasıl belirleyebilirler? Kararı kadın vermeli. Bir erkekle yaşamak istiyorsa, aile içinde yaşamak istiyorsa, alternatif bir yaşam kurmak istiyorsa, bırakın kadın kendi kararını kendi versin.

Kadınların bilgiye ihtiyacı var, güçlü yanlarının farkında olmalılar. Önderlik BRJ’yi ilan ettiğinde özgür düşünceye ve özgür iradeye dikkat çekti. Bir kadının yaşamda yerini nasıl alacağı onun kararlılığını ifade eder. Bu yüzden erkeği de uyarıyor, saygı göstermesi gerektiğini söylüyor. Ama bunun tam tersi yaşanıyor. Mesela bir kadın hayatıyla ilgili bir karar veriyorsa ona 'yoldan çıkmış kadın, namussuz kadın, öldürülmesi gereken kadın' diyorlar. Kadın şiddete maruz kaldığında, katledildiğinde, 'Kocasına mutlaka isyan etmiştir, sesini yükseltmesin' diyorlar. Kadın tecavüze maruz kaldığında erkek suçlu olmasına rağmen, ‘kadın neden bu elbiseyi giydi, neden bu saatte dışarıdaydı’ sorularını soruyorlar. Kadının iradesi, tarzı ve yaşamı sorgulanıyor. Eşitlik, saygı ve inanç yoksa özgür irade de yoktur. Baskı var, korku var, güvensizlik var. Oysaki eşit, barışçıl toplumlarda yeni, alternatif ve özgür fikirler ortaya çıkar.

 

Evlilik kurumunun yanı sıra başta eğitim kurumu olmak üzere devlet kurumlarının ve bu kurumlarda çalışmanın özgür iradeyi ve özgür düşünceyi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

Devlet kurumları devlet mantığına göre kurulmuştur. Ataerkil sisteme dayanıyorlar. Tüm işler cinsiyete göre yapılıyor. Mesela bir kadın iş ararken ona evlenip evlenmeyeceğini, çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğini soruyorlar. Aynı baskıları erkeğe yapmazlar. Yani her şey belirlenmiş, kadının yerine düşünüyorlar, kadının yerine karar veriyorlar. Kadının da buna göre hareket etmesine izin veriyorlar. Oysaki iradeli kişi doğru ve özgür düşünce ile karar verir, toplum da ona inanır. Toplum kadınlara güvenmeli. Kadının hakikatinde temel ahlaki ve politik değerler vardır.

Şimdi baktığımızda Kurdistan'da kalan ahlaki değerler neler? Kadınları fuhuşa sürüklüyorlar, sürgün ediyorlar, kendilerine ‘eş’ olarak alıyorlar.  Toplum adına hiçbir şey bırakmadılar. Ancak özgür iradeli bir kadın her zaman ilerlemeye açıktır. Ataerkil sisteme karşı da bir tehlike oluşturuyor, çünkü mücadele ediyor, örgütleniyor, kadının rengini koruyor, toplumsal değerlerini savunuyor. Ataerkil sisteme göre bu bir tehlikedir. BRJ kadınların kendi içinde geçirdiği aşamalara göre inşa edilmiştir. Her ilke tek başına bir şeyi ifade edebilir ama aynı zamanda bir daire gibi birbirine bağlıdır. Yurtsever değerler olmadan özgür irade ve düşünce oluşamaz. Toplumsal, ulusal ve kültürel değerlerden bahsediyoruz. Bunların hepsi yurtseverlikle alakalıdır.

Ülkesinin, toprağının değerlerinin, sosyal kültürünün, sosyal yaşamının farkında olmayan bir kadın neye göre yaşayacak, ne düşünecek? Elbette özgür iradeyi yarattıktan sonra durmuyoruz. Bunu bir amaç için geliştiriyoruz. İradesi ve düşüncesi özgür olan bir kadın kendini örgütlemezse saldırılar karşısında çökebilir, bu bir tehlikedir. Örgütlü olmak her zaman mücadeleyi gerektirir. Bu nasıl olacak? Kadın estetiği ile olacak. Pek çok farklı kadın örgütü var. Hepsi öyle değil ama kendilerini erkeklerin düşüncelerinden ve iradelerinden kurtarmadıklarında onlara göre hareket ederek ataerkil sistemi güçlendiriyorlar. Ya da biz mücadeleden bahsediyoruz ama onlar mücadele etmiyor. Kapitalizm pek çok kadını özgür gösteriyor, bazı hareketleri, bazı eylemleri gösteriyor, ama esasen onlardan beslenerek sistemlerini güçlendiriyorlar.  Dolayısıyla 5 ilke birbirini güçlendirir, biri olmadan diğeri olmaz, Önder Apo kadının özgürleşmesi için bir yaşam formülasyonunu önümüze koydu.

 

Kadın hareketi 25 yıldır kadın kurtuluş ideolojisi temelinde mücadele ediyor. Rojava’da ise 10 yıldır bir kadın devrimi yaşanıyor. Buna göre BRJ'nin toplumda yer bulduğunu düşünüyor musunuz? Kadın kurtuluş ideolojisinin esas alındığını söyleyebilir miyiz?

Elbette söyleyebiliriz. BRJ’ye ilişkin söylediklerimiz soyut şeyler değil. Kadının doğasına değiniyor, kadının toplumsal gerçekliğine değiniyor. Yani hayal ürünü değil bahsettiklerimiz. Mesela Rojava devrimi bunun üzerine kuruludur. Bu devrime öncülük eden kadınlar bu ideoloji temelinde mücadele ediyor. İdeoloji olmazsa kadınlar nasıl öncülük edecek, nasıl devrim yapacak? Dünyada, Kurdistan'da ideolojisiz yaprak bile kımıldamıyor. Dolayısıyla kadınlar kendilerini erkek ideolojisinden kurtarmak istiyorlarsa alternatifini yani BRJ’yi geliştirmeleri gerekiyor. Rojava'da devrimin kadın yüzünü görüyoruz. Kadın özgürlüğü yolunda bu ideoloji temelinde pek çok kadın hiç tereddüt etmeden canını feda etti, kadın devrimini başlattı. İşgale karşı çok ciddi bir duruşun olduğu doğru ama kadınların öncülüğü de çok önemli bir nokta.

 

Kadınların özgür düşünce ve iradeye ulaşması için nasıl bir mücadele yürütmeleri gerekiyor?

En önemli nokta eğitimdir. Kadınlar eğitim çalışmalarını yapmalıdır. Ataerkil eğitim sisteminde hiçbir kadının iradesi ve düşüncesi kabul edilmiyor. Kadınlar alternatif eğitim bulmalı. Herkes fikrini ifade etmekte özgür olmalı, herkes tartışmalara katılmakta özgür olmalı. Rêber Apo görüşme notlarında Kadın Hareketi'ni de uyardı; "Kadın Hareketi olarak genç kadınların eğitimine odaklanmalısınız, işi devlete ve sisteme bırakmamalısınız" dedi. Mevcut durumu görüyoruz ve Rêber Apo’nun neden böyle bir şey söylediğini anlıyoruz. Kadın Hareketi'ne önemli bir rol düşüyor. Kızlarımızı, genç kadınlarımızı erkeklerin eline bırakmamalıyız. 12 yıl okul okuyor, üniversiteye gidiyor ama kendini koruyamıyor. İki kelimeyi nasıl söyleyeceğini bilmiyor, ne istediğini bilmiyor. Beyinleri yıkanmış. O eğitimlerde özgürlüğü değil köleliği öğretiyorlar. Özgür alanlar yaratmalıyız. Onlara kadın gerçekliğine göre bilimsel bir eğitim verilmeli. Artık mevcut bilim cinsiyetçi ve ırkçıdır. Kadın Özgürlük Hareketi olarak jinekolojiyi geliştiriyoruz. Jinekoloji kadının yaşama bakış açısıdır.

Jineoloji bilimin bir parçası değildir, bütün bilimleri mantıkla ve kadın gözüyle ele alır. Bütün toplumsal gerçekleri kadın gerçekliğine göre yorumluyor. Hatta dünyada kadınlar bu konuyla ilgileniyor ve tartışıyor. Jineoloji inancını kadın fikrine dayandırır, kadının iradesini ortaya çıkarır. Özgür düşünce ve irade için mekan da önemlidir. 24 saat baskı, korku, erkek tehdidi altında yaşadıkları yerde özgür düşünceden, gerçek iradeden bahsedemezler. Önder Apo zaten teoriyi önümüze koydu. Artık özgür alanlarda, özgür dağlarda kadınlar kendi kaderini tayin etme özgürlüğünü yaşıyor. Kendi kararlarıyla yaşamını şekillendiriyorlar.

Rêber Apo görüşmelerinde, ‘onların farklı dağları var’ diyordu. Özgür alanlarda farklı mekanlarımız bulunmaktadır. İdeolojik çalışmalar, özerk akademiler, özerk alanlar, özerk örgütlenmeler bunun örnekleridir. Kadınlar birlik olduğunda, birleştiğinde birbirlerinin gücünü görürler, kadına inanırlar, gerçekleriyle yüzleşirler. Yıllardır kadınların güçsüz olduğu, kendilerini koruyamayacakları söylendi bize. Biz dağda bu sözleri boşa çıkardık. Kadınlar kendilerini ve arkadaşlarını koruyor, öncülük ediyor, savaşın kaderini belirliyor. Yıllardır kadınların yalan söylediği, birbirlerini kıskandığı, birbirini aldattığı, birbirini sevmediği söylendi bize. Burada kadınların birbirlerine nasıl destek olduklarını gördük.