YPJ Sözcüsü Abdullah: Türk devleti yeni dersini Efrîn'de alıyor!

YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, "Sessiz kalanlar Türk devletinin saldırılarını onaylıyor. Ama biz Kobanê’den ders çıkarmayanlara şimdi Efrîn'de daha iyi ders anlatıyoruz” dedi.

Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Efrîn'e dönük işgal girişimi 18. gününde. Bu süreçte yaşanan gelişmeleri ve ortaya çıkan görkemli direnişin boyutlarını, bazı görüşmelerde bulunmak üzere İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah’a sorduk.

Türk devleti ve çetelerinin Efrîn'e dönük işgal saldırıları başlayalı 2 haftayı geçti. Saldırının anlamını ve boyutunu nasıl okuyorsunuz?

Efrîn'e dönük işgal saldırısı, askeri bir saldırı kadar kendi içerisinde aynı zamanda siyasi bir saldırıdır. Suriye topraklarını paylaşmak isteyenlerin kavgası, bugün Efrîn üzerinde yürütülüyor. Türkiye’de bugün bu kavganın sürmesinde yerini alan güçlerden biri konumundadır. Tüm bunlardan yola çıkarak diyebiliriz ki; Efrîn'e yapılan bu saldırı, uluslararası bir komplo niteliğindedir. Çünkü; herkes bu saldırıda yer alıyor, saldırı kararı sadece Türklerin verdiği bir karar değildir.

Terörizmle mücadele adı altında Suriye’ye girerek ya rejim güçlerine destek olan veya Esad rejimine karşı çıkanlar bugün yaşanan saldırılar karşısında sessizler. Bu da demektir ki bu güçler de saldırıya dahiller ki Türkiye bize saldırabildi.

Tüm bu ortak saldırılara karşı 17 gündür büyük bir mücadele veriyoruz. Gün geçtikçe Çağın Direnişi en yüksek seviyede anlam buluyor.

Efrîn halkının bir bütün olarak alanlara çıkarak Efrîn'i sahiplenmesi direnişimizin, halkımızda yarattığı ruhun göstergesi oldu. Yüz binlerce insan alanlara çıkarak işgali kabul etmeyeceklerini, özgür yaşamakta ısrar edeceklerinin kararını net bir şekilde ortaya koydu. Özetle şunu söyleyebilirim yaşananları, artık Efrîn öncesi ve Efrîn sonrası olarak ele alacağız.

Saldırıları, Türkiye’nin hem sahada hem de masada yenilmişliğe son vermek için aradığı son bir şans olarak değerlendirebilir miyiz?

Evet, Türkiye’nin Suriye’deki her hamlesi bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlandı. Özellikle Efrîn'e dönük saldırı Türkiye’nin Suriye’de tamamen yenilmişliğinin bir göstergesi olmuştur.

Öte yandan Cenevre, Astana ve Soçi görüşmeleri hepsi bir tiyatrodan ibaretti, Türkiye de bunun içinde bir figürandı. Bu görüşmelerde Suriye halklarını hep oyaladılar. İnisiyatif alarak bu görüşmelere önderlik edenler, sorunu çözmek için bir karar vermemişlerdi. Sorun sadece bugün Kürtlere yapılan saldırıdan ibaret değil, sorun çok daha büyüktür. Temel sorun, Suriye’de sorunun çözümü için hâlâ bir karar verilmemiş olmasıdır. Çünkü Türkler üzerinden Suriye’deki kaos ortamını daha da derinleştirmek istiyorlar.

Suriye’yi bir bataklığa çevirdiler. Sahada hareket eden bu güçler, artık bu bataklığın içerisindedir. Suriye’de sadece Türkiye değil, Rusya da, Koalisyon güçleri de yenildi. Çünkü bu güçler 'biz beraber Suriye’deki bu sorunu çözeceğiz' demişlerdi ama başaramadılar. Bu güçlerin yaptıkları tek şey, Suriye halklarının katledilmesi ve Suriye’yi talan etmek oldu.

ABD ve Koalisyon güçlerinin Efrîn'e dönük saldırılar karşısındaki tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?

ABD’nin tutumu yaşananlar karşısında bizim vereceğimiz cevaba bağlıdır. Suriye’ye giren güçlerin bir kısmı rejimden yana olanlar, bir kısmı ise rejime karşı olanlardan ibaretti. Koalisyon da aynı şekilde. Doğrudur, terörizme karşı mücadele etmek için ABD ve Koalisyon güçleri ile iş birliğimiz var. Ama bu güçlerin bugün Türk devletinin saldırılarına sessiz kalması kabul edilemez. Eğer Suriye’de terörizme özellikle DAİŞ’e karşı savaşacağım ve zamanla Suriye’de demokratik bir sistemin kurulması için çalışacağım, deniliyorsa, bunun gereği bugün yapılmalıdır. Ama bugün Türk devletinin saldırısına sessiz kalınıyorsa demek ki DAİŞ’in yaptığı saldırılara da müdahalesiz kalacaklar. Çünkü Türk devletinin Efrîn'e saldırısı, El-Kaide, DAİŞ, El Nusra, Ahrar u Şam’ın saldırısıdır. Eğer bugün bu çeteler Efrîn saldırıyorsa ve buna karşı ABD ve Koalisyon sessiz kalıyorsa demek ki önlerine koydukları teröre karşı mücadele ilkelerini boşa çıkarıyorlar.

Daha önceden Koalisyon bize Efrîn'i savunacağız sözü vermemiş olabilir, ama bugün NATO üyesi bir ülkenin saldırıları altındadır. Bundan dolayıdır ki biz de diyoruz, Efrîn'e saldıran sadece Türk devleti değil, NATO’tur aynı zamanda.

Koalisyon güçlerinin sessizliğine tavrınız ne olacak?

Sessizlikleri kesinlikle saldırıları onayladıkları anlamına geliyor. Koalisyon kalkıp Türkiye’ye ‘sivil alanları hedef almayın veya daha hassas olun’ diyor, bu açıkça şu anlama geliyor: Sivilleri vurmayın ama YPG, YPJ ve QSD’yi vurabilirsiniz. Türk devleti bize ‘terörist’ diyor, bu güçler de sessiz kalarak bir anlamda bu söylemi onaylıyor. Biz de diyoruz ki eğer biz ‘teröristsek’ neden diğer taraftan bizimle beraber iş yapıyorsunuz? Neden 3 yıldır bizimle birlikte omuz omuza Kuzey Suriye’de teröre karşı mücadele ediyorsunuz? Ortada çok açık ikiyüzlü bir politika var. Kısa sürede bu iki yüzlü tutumlarını netleştirmek zorundalar.

Herkes iyi bilsin ki, biz YPG, YPJ ve QSD olarak halkımızı savunmak için kendimizi organize ettik. Eğer bugün Efrîn tehlike altındaysa bütün gücümüzü seferber edip Efrîn'i savunacağız. Bu durumun da doğal olarak DAİŞ’e karşı mücadeleye etkisi olacaktır. Özellikle Derazor çevresine etkisi olacaktır.

Uluslararası güçler ve Koalisyon, sessiz kalarak size neyi dayatıyor?

Bu tutumla önümüze iki tablo çıkarıyorlar. Yani bize iki yolunuz var demeye getiriyorlar; ya rejime ya da Türk devletine teslim olacaksınız. Eğer rejime teslim olacaksak (kaldı ki öyle bir şey olmayacak) o zaman rejimin doğruluğunu kabul etmiş oluruz. Bu da rejimin halkımıza ve bölge halklarına karşı yaptığı suçlara ortak olduğumuz ve diktatörlüğü kabul ettiğimiz anlamına gelir. Eğer Türk devletine teslim olursak (asla öyle bir şey olmayacak) o zaman da topraklarımızı teslim edip işgali kabul ettiğimiz anlamına gelir. Ama biz bu iki seçeneği de tek savaşçı kalsak bile kabul etmeyeceğiz.

Her ikisi de sonuç olarak Suriye halklarına hizmet etmiyor. En önemlisi bizim projemize hizmet etmiyor. Sadece Suriye’yi parçalamak, haritadan silmek isteyenlerin projesine hizmet ediyor.

Yani size dayatılan bu iki seçenek hem Rusya’nın hem de ABD’nin mi projesine hizmet ediyor?

Evet, Rusya’nın projesine hizmet ediyor. Bana göre Suriye’de pay sahibi olmak isteyen herkese hizmet ediyor. Suriye üzerinde bir komplo kuruyorlar. Efrîn'e dönük saldırılarla hedeflenen amaç hem Koalisyona hem de Rusya’ya hizmet ediyor. Aynı zamanda hem rejime hem de Türkiye’ye de hizmet ediyor. Yine Efrîn'e saldırılarla hedeflenmek istenen, ABD’ye de hizmet etmemiş olsaydı net bir tavır ortaya koyardı. Açıkçası masada Efrîn üzerinden nasıl bir plan yaptıklarını iyi bilmek gerekir. Ama hesaba katmadıkları bir gerçek var; bizim direnişimiz ve Suriye halklarının geleceği.

Sahadaki direnişe geri dönmek istiyorum... Türk devleti 3 saat dedi ama 17 gün oldu...

Açıkçası söyleyeyim; Erdoğan Kobanê’den dersini almadı. Kobanê düşecek diye çok hayal kuruyordu. Hayalleri zirve yaptığı noktada bir anda yerle bir oldu. Kobanê direnişi, Erdoğan’ın bütün hayal ve umudunu yerle bir etti. Maalesef ama hala dersini almamış olmalı ki bugün Efrîn'e saldırıyor. Şimdi Efrîn'de bu derse devam ediyoruz. Efrîn'in konumu, Kobanê’den farklıdır. Kobanê’ye saldırı bizim için biraz sürpriz oldu. O dönem hazırlıklarımız iyi bir seviyede değildi. Ancak Efrîn çok farklıdır. Hem coğrafi yönden hem de hazırlık anlamında Kobanê’den çok farklı durumdayız.

Bugün Efrîn'de hem biz hem de halkımız her şeye hazırız. Türk devleti bunları hesaba katmadı, bunun için Erdoğan ilk geceden kendisini sonuç almaya hazırlamıştı. 1 saatte 70’ten fazla uçak kaldırıp Efrîn'i bombaladı. Ama düşündükleri gibi olmadı, hâlâ bir sonuç almış değiller. 17 gündür verilen görkemli direniş hepsini şoke etti. Erdoğan, ordusunun bütün gücünü harekete geçirdi, yetmedi, çetelerle birlikte saldırıyor ama hiçbir ilerleme katetmiş değil.

Çetelerle birlikte saldırma Türk devletine tek bir kazanç sağladı; birbirlerinin cenazelerini taşımalarında fayda sağladı! Ama birçok yerde cenazelerini bile almadan kaçıyorlar. Kısacası, Erdoğan’ın yanlış hesapları tutmadı. Halkımız bugün her yerde bizimle birliktedir. Rojava halkı ayaklanmış, Efrîn'e yürüyor. Bana göre şimdiden biz kazandık, diyebiliriz.

Birçok merkezde Efrîn direnişini sahiplenmek için eylemler oluyor. Buna dair bir mesajınız var mı?

Efrîn için alanlara çıkan milyonlarca insanımızı yürekten selamlıyoruz. Ortaya konulan bu tutum bizim için büyük bir moraldir, halkımızın desteği gücümüze güç, direnişimize direniş katıyor. Eylemlerimiz daha da kitleselleşerek devam etmelidir. Bizi yalnız sananlar görmelidir ki, biz her yerdeyiz ve milyonlarız.

Yine kendisine demokratım diyen bütün ülkelere çağrı yapıyoruz; mücadelemize destek verip, Türk devletinin saldırılarına tepki göstermelidir. Suriye halklarına Türkleştirme ve katliam dayatılıyor, buna karşı ses çıkarmalıyız.

En önemlisi, 4 parça Kürdistan’da ve Avrupa’da yaşayan halkımıza çağrı yapıyoruz: Gün ulusal birlikteliği ve ulusal ruhu sağlama günüdür. Efrîn'e dönük saldırı tüm Kürtlere karşı yapılan bir saldırıdır. KDP ve ENKS gibi partiler bugün halkımıza karşı ihanet içerisindeler, Türk devletinin halkımıza karşı saldırılarını meşru görüyorlar. Halkımız bu ihanet çemberini de iyi görerek Efrîn ile dayanışmayı zirveye çıkarmalıdır.