Yüreğin rahat olsun Tekoşer

Şimdi yüreğin rahat olsun gerilla Tekoşer! Makinamız da yüreğimiz de senin emrinde. Çekecektir özgürlüğe dokunan her gerillayı.

Gerilla Tekoşer Kahraman, 27 Temmuz’da Avaşin’in güzelliğinde şehit oldu. Avaşin suyu gibi yüzeylerde sakin, derinlerde fırtına yürekli gerilla.

Onu gördüğüm gün hala aklımda. Sanki dün çektim yüreğimde ve kafamda şimdi hayal ettiğim kareleri. Öylece derin, öylece dinç ve canlı. “Niye çekmek istiyorsun? Ben istemiyorum, beni bir ağacın altına koyup şehadetim de yayınlanacak bir fotoğraf mı istiyorsun? Ya hiç fotoğrafı olmayan kahramanlar ne olacak?” dedi. Oysa söylediği hiç aklıma gelmemişti. “Onun için çekmiyorum ki hep aklımda kalsın diye yüzünün çizgisi, hep benle kalsın diye bu an, onun için çekiyorum. Gerilla, bir halkın kurtuluş savaşını verdiği, umut olduğu için çekiyorum” dedim. İkna olmuş olacak ki ağaca yaslandı ve o zaman “çek” diyerek gülümsedi. Ben de makinamı kapatıp iki dakika boyunca öylece ona baktım ve “çektim” dedim. Ne yaptığımı anlamamıştı. “Yüreğimle çektim senin dediğini” dedim. Sonra makinamı açıp onlarca fotoğraf karesi çeksem de hiçbiri o yüreğimde çektiğim kadar ne güzel oldu ne de o kadar kalıcılaştı beynimde.

Bu sene, evet bu sene birkaç ay önce Zagrosların bizi yoran ama cennet kokan kışında tanıştım gerilla Tekoşer Kahraman’la. Avaşin’de hareketli birlikte gördüm. Öylesine olgun, aynı zamanda atik; öylesine sakin ama fırtınalı bir yürekti. Biri çalışırken onu izler, sonra kendini tutamayıp hemen koşuyordu bir ucundan tutuyordu işin. Sakin, yavaş ve küçük ağır adımlarla yürürdü ama koşmamız gerektiğinde bir fırtına olup herkesi geçiyordu.

Çarçella’ya gidecekti bu sene. “Ben Çarçella’ya gitmeden sana Avaşin’in en güzel yerlerini göstereyim de bol bol çek ama vallahi beni çekersen kızarım yine” diyordu sürekli. Öyle demesine rağmen her yürüdüğünde gizliden makinayı alıp çekiyordum. Biliyordum; çekmeseydim ve başkalarına bugün “keşke siz de tanısaydınız ama maalesef bir fotoğrafı yok” deseydim, herhalde yer yarılır içine gömülürdüm.

Bir fotoğrafı bile olmayan kahramanlara olan bir özür borcudur bu kadar gerillayı çekme isteği. İsmi olup da yüzünü, yürüyüşünü merak ettiğimiz, ellerini hayal etmek zorunda kaldığımız, resmi olmayan binlerce, on binlerce kahramana bir özür borcudur şimdi Tekoşer Kahraman’ı çekme isteği. Onun içinde de bir yara olarak kalmıştı resmi olmayan, resmi çizilemeyen kahramanlar…

Eskisini geri getiremeyiz, belki de hiçbir zaman resmi çizilemeyecek kahramanları oldu PKK’nin. Seslerinin ritmi bile daha çözülemeden bu toprağın bereketine karışanlar oldu. Özgürlük Hareketi’nin başından beri bu ideolojinin çizgisi olan Haki Karer’in hep bir fotoğrafını gördük. Direniş felsefesinin kıvılcımı olan Mazlum Doğan’ın sadece birkaç fotoğrafı ve bir film karesindeki yolculuğu var; iki saniye pencerede baktığı. Özgürlüğün enerjisi olan, herkesin tek görüşte aşık olduğu Kemal Pir’in dimdik duran çok güzel üç karesi var. Kendini ateş yapan Ronahi ve Berivan’ın birer karesi. Yunanistan’da özgürlük sesi olmak isteyen Elefterya’nın bir fotoğrafı var. Yine de kimse ismi olup da resmi olamayan bu kahramanları ne unuttu ne de unutacak. Yüreğimizle çektiğimiz fotoğrafları ne yırtabilecek ne de yakabilecek. O günden bugüne yazılan yazgıyı değiştirmeye yeminli makinalar var boynumda sanki. Makinamız yoksa gözlerimizle, gözlerimiz yoksa da yüreğimizle çekeceğiz özgürlüğe koşan gençleri. Yoksa tarih affetmeyecek kadermiş gibi dayatılanı!

Şimdi yüreğin rahat olsun gerilla Tekoşer! Makinamız da yüreğimiz de senin emrinde. Çekecektir özgürlüğe dokunan her gerillayı.