Anka 20 yıldır kültürel asimilasyona karşı mücadele ediyor

Anka Kültür Merkezi 20 yıldır kültürel asimilasyona karşı duruşuyla şehrin merkezinde varlığını sürdürüyor. 

Van'da bulunan Anka Kültür Merkezi 21. yılına giriyor. Savaş, çatışma, kültürel asimilasyon ve çelişkilerin odağında 21 yıldır kültür faaliyetlerinde bulunan Anka Kültür Merkezi müzikten tiyatroya kadar sanatın her dalında eğitimler veriyor. 

Kültür merkezinin kurucusu ve sahibi Necdet Bayat’a göre yıllar önce sadece zurna, davul ve bağlama dışında enstrüman çalınmaz, eğitimi verilmezken geçen bu süreçte direnen kültür merkezleriyle her evde artık keman, piyano, çello gibi enstrümanlar bulmak mümkün. AKP kendi etkinliklerini aralıksız yapıyor ancak Anka Kültür Merkezi gibi bir çok kültür merkezi halen yasaklarla boğuşuyor. 

1506 gündür süren fiili OHAL'i, asimilasyonu ve Anka’nın 21. yılını Bayat’la konuştuk. 

Şehirde bitmek bilmeyen yasaklar, engellenmeler, dini ve ekonomik baskıların sanata dair duyguları körelttiğine değinen Bayat, "Anka’yla müziğe dair ne kadar enstrüman varsa getirdik Van’a. Bu yetmedi. Biz bu coğrafyada yaşıyoruz ve buranın ismi Kürdistan'dır. Bu bölgede Kürtçe konuşuluyor ama bu dilde müzik yapmak yasak. Biz ilk zamanlarda Kürtçe şarkılar çalmaya ve öğretmeye başladık" diye konuştu. 

Müzikle tanışmanızı sizi tanımaya başlayarak dinlemek isteriz. 

Şırnak Uludere'liyim ama bütün çocukluğum gençliğim Van’da geçti. Ben müziğe Körfez Savaşı döneminde başladım. Ailem bombaların korkusuyla evimizin içinde korunacak yerler inşa ediyorlardı. Kimyasal bombalara karşı sığınacakları bodrum gibi bir yer inşa ediyorlardı, bu arada o zamanlarda yani 90'larda Van’da herkes yapıyordu bunu. O sıralarda 10 yaşlarındayım ve küçük bir kaza geçirdim. Çocuksun ya inanılmaz bir kuvvetle ağlıyordum, amcamın sazını görünce sustum. Kucağıma bağlamayı koydular ve başladım bağlama ile bağ kurmaya. Sonrasında da müzik yapmamam için yoğun baskılar gördüm. 

Nedir o baskılar? 

Bizim topraklarımızda müzik o dönemlerde desteklenmiyordu. İnsanların burada öncelikli kaygıları vardı. Sanatın müziğin bir pazarı yoktu. Bunda dinin çok büyük etkisi var. İnançsız olarak nitelendirildi. Ailenin bir ferdinin müzikle ilgilenmesi aileyi o süreçlerde utandırıyordu. Ben o konu da çok çektim. Ben bir şekilde ne yapıp edip, kendime bir bağlama aldım. Babam hiç istemiyordu müzikle ilgilenmemi, sürekli sazımı kırıyordu ve ben tekrar bantlayıp tamir ettiğimde o bir fırsatını bulup yeniden kırıyordu. 

Siz müzik eğitimi aldınız mı? 

Evet Akdeniz Üniversitesi Konservatuarı okudum ancak bitiremedim. 

Neden? 

Hem politik nedenlerden ötürü, hem de Türkiye’nin klasik eğitim anlayışında bana katacağı bir şeyin olmadığını düşündüğümden ötürü. O sırada da film müzikleri de yapıyordum. 

Ailenizi nasıl ikna ettiniz? 

2000’de ben bu baskılardan kaçıp İstanbul'a gittim. Orada devletle aramda ciddi kavgalar oldu. Yani tahmin edersiniz. Ailem beni alıp Van’a getirdi ve sonra da karışmadılar müzikle ilgilenmeme. O sıralarda da bir bağlama alacaktım, bir mağazaya girdim, inanılmaz pahalı geldi. Üzerindeki şirketi arayıp bana ürün göndermeleri durumunda bunları Van’da satacağımı söyledim. Kabul ettiler ama param yok deyince de vazgeçip kapattılar. Aradan bir hafta geçti kargodan bana yüzlerce ürün geldi o firmadan. Böylece bu şehirde alışıldık müzik anlayışının kırılmasının kapısı da aralandı. 

ŞEHRE PİYANO GELDİ…

Öyleyse ilk olarak Müzik mağazası açtınız.

Evet, müziğe dair ne kadar enstrüman varsa getirdik Van’a. Eskiden Van’da sadece davul, zurna ve kısmen bağlama satışı varken bizimle beraber çellodan, kemana, gitardan piyanoya kadar bir çok enstrüman satışı yaptık. 

O süreci anlatır mısınız? 

İnsanlar ilk olarak mağazaya fotoğraf çekmeye geliyorlardı. Zamanla keman almak, öğrenmek de istediler. 

Anka’nın başlangıcı öyleyse burada başlıyor.

Evet, öğrenmek isteyenlerin sayısı arttıkça Anka hayat bulmaya başladı. Anka 21 yıldır Van’da sanatsal faaliyetler yürütüyor. Önce kurs vermeye başladık farklı alanlarda. 

Peki zorlandınız mı? 

Bütün enstrümanların kursunu ilk zamanlarda veremedik. Bağlama gitar ve perküsyon dersleriyle başladık. Başka şehirlerden gelen insanlar bizimle çalışarak eğitmen oldular. Neredeyse her evde şimdi bir enstrüman var. Biraz bizim burada katkımız oldu. Zor şartlarda yaptık bunu, çok benimsenen bir durum değildi. 

20 yılını devirmiş Anka Kültür Merkezi’nin başlangıç aşamasından söz ettiniz. Bu kültürel asimilasyona karşı nasıl bir duruş sergiledi size göre? Örneğin, 'her evde bir enstrüman var artık dediniz...'

Bu durum tarihsel bir mesele. Kültürel asimilasyon tüm toplumlar arasında gelişmiş, ortaya çıkmış bir durum. Türkiye’deki şartlar koşullar insanların öncelikli kaygılarına neden oldu. Ekonomik, sosyal ve elbette din… Bu alana, kültürel alana biraz daha batılı bir görüş olarak bakıldı. Hem tetikleyen hem de engel olan politik siyasal ideolojik süreçler de etkili oldu. Biz bu coğrafyada yaşıyoruz ve buranın tarihsel ismi Kürdistan'dır ve bu bölge de Kürtçe konuşuluyor ama bu dilde müzik yapmak yasak. Biz Kürtçe şarkılar çalmaya ve öğretmeye başladık ilk zamanlarda. Kemanla da, piyanoyla da Kürtçe eserler çalınabilir dedik. Burada Kültürel zenginliğin, asimilasyona maruz kalan bu yapıya katkı sunduğunu düşünüyorum.  

KÜRTLERİ HERKES ASİMİLE ETMEK İSTEDİ

Baskıya karşı direnç gösterme durumu nasıl gelişti?

Tabi ki muhalif olma yapısı itibariyle sanat adına ne yaparsan yap mevcut sisteme, düzene muhalif yerden bakıyoruz, direniyoruz. Bugün Van’da bir çok evde insanlar çocuklarını piyano öğrenmeye getiriyorlar. Kürtçe parçaları piyano ile çalmalarını istiyorlar. Özellikle zorla getiren aileler bile var itiraf etmek gerekirse. 

Kültürlerin birbirleriyle etkileşimi asimilasyon mu? 

Asimilasyon bariz. İktidarla ilgili bir şey. Bu coğrafyada o süreçlerde kültürel zenginliğe Kürtler sahip olmuş olsaydı Kürtler Ermenileri asimile ederdi. Bütün dünyanın her yerinde böyledir. 

En az 1506 gündür Van’da OHAL uygulamaları var. Bu durum sizi nasıl etkiledi? 

1506 etkinliğimiz iptal oldu demektir bu. Hala belirli kısıtlı ortamlarda yapıyoruz, dışarıda herkesin gelebileceği bir ortamda etkinliklerimizi yapmak istiyoruz. 1506 etkinliğimize gelecek olan binlerce insanı da engellemiş oldular. İstediğimiz gibi çalışmalar yürütemedik. Bizim gibi çalışmalar yapan arkadaşımızın da iptal oldu. 

KÜLTÜREL ETKİNLİK YASAKLARI İNSANLARI CAFELERE İTTİ

Bu durum insanları başka alanlara itti mi sizce?

Kesinlikle, Van’da siz de gözlemlediyseniz, burada çok ciddi bir cafe kültürü oluştu. Binlerce cafe var Van'da. Burası 2011’de bir deprem yaşadı, depremden önce çok daha sosyal bir kentti burası. Genel yapısı itibariyle Van sosyal bir kenttir. Devlet insanları böldü, TOKİ'lere gönderdi. Öyle evler ki cezaevleri gibi. Kışın gittiğinizde oradan çıkamıyorsunuz. Haftada bir gün dışarı çıkabiliyor. Depremden önce bu insanların tamamı şehir merkezlerindeydiler. Sadece yasaklarla ilgili de değil deprem sonrası insanları yalnızlaştırdılar bu şehirde. Eskiden yer olmadığı için geri çevirirdik etkinliklerimizde, şimdiyse gelsinler diye inanılmaz bir çaba sarf ediyoruz. 

Kültürel refleksler de değişti. Bugün Van’da iktidar kendi etkinliklerini yapıyor. Onlara yakın olan çevreler de o etkinliklere katılıyorlar. Bizim gibi bağımsız yerlerde ise bu yasaklar var. Şimdi bi oyun hazırlıyoruz, Hak adında. Örneğin buna izin verecekler mi vermeyecekler mi bilmiyoruz ama yine hazırlanıyoruz.