Son Dakika: KCK: Demokratik güçler tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadır

Dengbêj Koçer: Her klam bir tarih

Dengbêj Evdilezîzê Koçer, "Özgürlük için verilen mücadelelerimiz klamlarımızla belge haline getirilmeli" diyerek, dengbêj camiasına da eserlerin orijinalini bozmama çağrısı yaptı.

Kürt edebiyatının sözlü edebiyatı olarak kabul edinilen ve tarihi tanıklıklarıyla da belge niteliği taşıyan klamlarla günümüze kadar gelen dengbêjliğe ilişkin, Dengbêj Evdilezîzê Koçer'le (Abdulaziz Şimşek) konuştuk.

‘DENGBÊJ TARİHTİR, EDEBİYATTIR, AŞKTIR’

ANF'ye konuşan Evdilezîzê Koçer, dengbêjliğin kendi dünyasında paha biçilmez bir değeri olduğunu ve nasıl dengbêliğe başladığını anlatırken, şunları söyledi:

"Dengbêjliğin benim yanımda çok ama çok büyük bir değeri vardır. O kadar büyük bir önemi var ki, bir dengbêj klam yaktığında iki elim kanda bile olsa her şeyi bırakır, ona, onun avazına kilitlenirim. Günümüz insanın çoğu bu büyünün farkında değil ve böylesi bir tattan mahrum yaşıyorlar. Mahrum kalıyorlar çünkü her dengbêjin söylediği her klam aslında tarihtir, bizlerin tarihidir. Dengbêjlik ile Geliyê Zîlan, Şeyh Sait Efendî, Xalis Begê Cibrî gibi tarihte Kürt halkı için önemli olan nice değerli şahsiyet ve olayların tanıtımı yapılıyor. Dengbêjlik aşktır, savaştır, direniştir, tarihtir, edebiyattır, birçok şeydir. Bu yüzden denbêjlik benim için değeri ölçülemez bir sanattır.’’

‘ERİVAN RADYOSU'NUN ETRAFINDA KİLİTLENİRDİK’

‘’Çocukluğumda evimizde her daim açık olan radyonun frekans ibresi, hep Erivan Radyosu’na ayarlıydı ve büyük bir tutku, heyecanla dinlerdik. Her dengbêjin sesini duyduğumuzda radyonun etrafına kilitlenirdik. O zamanlar 15 yaşından küçüktüm. Sonrasında teypler çıkınca, kasetler de temin etmeye başladık zaman içerisinde. O dönemlerde dengbêlerin değeri daha çoktu. Bir evde bir dengbêj klam yaktımı, o ev de oturulacak yer kalmazdı. Kadınlar evin içerisinde yer bulamaz, evin kapı eşiğinde oturur dengbêjleri dinlerlerdi. O dönemlerde üretilmiş klamlar dillerden dillere gezerdi. Lakin şimdilerdeki günümüz dengbêjleri o dönemlerin tesiratında bir eser yaratamıyorlar.’’

‘KLAMLAR ŞİFA YAYAR'

‘’İnanıyorum ki Kürt halkının her bireyi bir dengbêjin klamını samimice dinlerse etkilenecektir" diyen Koçer, şöyle devam etti:

"Çünkü bu sanat Kürt halkına has bir sanattır ve söylenilen her klamda ya kendisinden bir parça bulacaktır ya da kendisini klamın içinde görecektir. Çünkü ben de bu vesileyle Meyrem Xan, Kawiz Axa, Mihemed Arif Cizrewî, Hesen Cizrewî ve daha birçok ölümsüz dengbêjden feyz aldım. Bu saydıklarımın yanı sıra Keremê Malazgirî, Hiseyno Muşî gibi birçok dengbêjin eserlerini seslendiriyorum. Kabuk bağlayan yaranın tekrardan açılmasına neden olmayacak, yarayı tedavi edebilecek eserlerden oluşan yüzün üzerinde eser okuyorum. Çünkü klamların şifalı olduğuna, şifa yaydığına da inanıyorum.

‘KOBANÊ İÇİN EKSİKSİZ BİR KLAM YARATILMALI’

Kültürümüzde önceleri bir köyde veya yerleşkede bir birey ya da adam yaşamını yitirseydi aylarca yası tutulurdu. Kadınlar ağıt yakardı, ağıtlar klamlara dönüşürdü. Herhangi bir insan öldürülmüş olsaydı, bu sefer de hem kadınlar hem de dengbêjler yine ağıtlar şeklinde klamlar yakarlardı. Klamlar yakılırken hem dengbêj hem de dinleyenler gözyaşlarını tutamaz, ağlarlardı. O derecede derin bir etkisi olurdu toplumun içerisinde dengbêjliğin. Günümüzde ise sistemlerin baskısından ve bizlere yaşattığı acılara karşı bağışıklık kazanmışız. Bu bağışıklık yüzünden acılarımızı ya da duygularımızı ha deyince derinsel dışa vuramıyoruz. Sayısız dengbêj eserlerine ihtiyacımız vardır ki anlatılamaz. Günümüzde her gün, her dakika sistemlere karşı, özgürlük için verilen mücadelelerimiz klamlarımızla belge haline getirilmeli. Yaratmalı ve üretmeliyiz. Bugün Kobanê için bir veya iki ay içerisinde bir klam yaratamazsınız, üretilse de çok yetersiz, derinliksiz kalır. Kobanê için yaratılacak bir eser yıllarca üzerinde çalışılarak, içi doldurularak oluşturulmalı. Yani Kobanê ve direnişinin, tarihteki yerinin hakkı verilerek, eksiksiz bir şekilde bestelenmelidir. Şimdilerde üretmek için daha çok imkanımız ve olgumuzun olduğunu düşünüyorum. Zira 30 yıl boyunca dengbêjlik sistem tarafından zamanında yasaklandı. Kasetlerimizi taşların, kayaların, küllerin ve toprağın altında sakladık. Dengbêjleri bir arada tutan şimdiki gibi evlerimiz yoktu.’’

‘ÜRETMEMİZ LAZIM'

‘’Dengbêj veya dengbêjlik bugün var olan bir sanat değil, yüzyıllar öncesine dayanıyor. Evdalê Zeynikê'den de öncesinde var olduğu düşünülüyor. Biz bunu farkında olanlar Evdalê Zeynikê'den bu yana biliyor ve ele almışızdır" diye konuşan Koçer, şunları da kaydetti: "Dengbêjlik doğuştan gelen bir hünerdir ve sonradan istenildiği gibi eğitilebilir. Melayê Cizerî'yi örnek vereceksem, günümüz imamlarının çoğu hâlâ onu yarattığı kasideleri okuyorlar, üretemiyorlar. Yani ikisine de imam diyoruz ancak benim nezdimde kendi ilminde yaratıcı olan kişidir o sıfata layık olan. Dengbêjlik de böylesine doğuştan gelen bir şeydir. Elbette dengbêjliğe gönül verip eğitilmek istenen nice insanımız, gençlerimiz vardır. Her ne kadar sistem tarafından kısıtlanmış olsa da destek ve eğitim verebilecek kültür kurumlarımız ve dengbêj evlerimiz vardır. Eğitim görmeye gelen kişide cevher var ise zaten o işlenir ve açığa çıkar, ancak yok ise de yerinde saymaktan öteye gidemez.’’

‘TARİHİMİZE İHANET ETMEYELİM’

‘Bundan dolayı da bütün dengbêj ve dengbêj camiasına sesleniyor ve ricada bulunuyorum ki, seslendirdikleri bir eserin orijinalini kendilerine göre yorup bozmasınlar. Elbette her dengbêjin ses rengi, yorumu, duygu katımı farklı olabilir ve değerlidir de ancak eserin orijinal sözlerinin değiştirilmemesi gerektiğini düşünüyor ve bu konuda rica ediyorum. Çünkü orijinal sözler değiştirildiğinde tarihimiz de değiştirilmiş olacak ve bu, halka büyük bir hakarettir, ihanettir.’’