Uluslararası Edebiyat Ödülü için 6 aday

Almanya’nın başkenti Berlin’de önde gelen uluslararası kültür değişimi kuruluşlarından Haus der Kulturen der Welt ile Stiftung Elementarteilchen adlı vakıf tarafından verilen Uluslararası Edebiyat Ödülü, 9’uncu kez sahiplerini bekliyor.

Almanya’nın başkenti Berlin’de önde gelen uluslararası kültür değişimi kuruluşlarından Haus der Kulturen der Welt ile Stiftung Elementarteilchen adlı vakıf tarafından verilen Uluslararası Edebiyat Ödülü, 9’uncu kez sahiplerini bekliyor. Dünyanın dört bir yanından farklı ve alışılagelmişin dışında yazılmış 150 kadar edebi eserle başvurulan ödülün bir özelliği ise eserlere yayınlanmamış olma zorunluluğunun getirilmemesi.

20 Haziran’da en iyi iki edebi eserin ödüllendirileceği tören öncesinde belirlenen adayların sayısı ise 6’ya kadar düştü. Bunlar arasında Almanca’ya çevrilen ve dünyanın farklı ülkelerindeki yaşanmışlıkları farklı bir tarzda anlatan romanlar bulunuyor.

Eserlerin sadece biri hariç tümü Almanya’da adı sanı pek bilinmeyen yayınevleri tarafından Almanca’ya çevrilmeleri sayesinde yarışmaya katılabildiler.

6 eserden ilki, Deyrezor’dan kaçtıktan sonra Mısır, Dubai ve son olarak Türkiye üzerinden Avusturya’ya yerleşen 30 yaşındaki Hamed Abboud’un birçok arkadaşını savaşta veya göç yollarında yakalayan ‘ölüm’ üzerine yazdığı roman bulunuyor. Romanına başlangıçta lirik bir tarz veren Abboud, absürd görünebilen realiteleri yaşamı daha tahammül edilebilir kılan perspektiflerle bağlıyor. Abboud’un romanı, ‘Göçmen Kuşlara Ne Oldu?’ adıyla yayınlanmıştı.

 CHAVEZ’İN SON GÜNLERİNİN HİKAYESİNİ YAZDI

Venezuela’lı yazar Alberto Barrera Tyszka’nın ülkenin 1999-2013 yılları arasındaki lideri Hugo Chavez’in yaşamını konu aldığı ‘Comandante’nin Son Günleri’ adlı romanı da final adayları arasında. Venezuela’da Chavez yanlısı veya karşıtlığı üzerinden yaşanan bölünmüşlüğü yansıtan romanın yazarı, hiçbir tarafın savunuculuğu yapmayacağı bir dille ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıyor.

Venezeula’da oldukça tanınmış bir yazar olan Tyszka’ya göre Chavez, toplumun önemli bir kısmı tarafından ‘her dediği doğru kabul edilen’, yoksulları ve ezilmişlere onurlarını iade eden bir kurtarıcı olarak görüyordu. Toplumun bir kesiminin ise Chavez’i ‘popülist bir diktatör’ olarak gördüğüne dikkati çeken Tyszka, romanında, Chavez’in 2012 yılı sonunda Küba’da geçirdiği ameliyat sonrasında başkent Caracas’a dönen zenginlerin içinde bulunduğu durumu da emekli kanser uzmanı Miguel Sanabria’nın ailesi üzerinden işliyor.

Ödülün finaline kalan bir diğer eser ise, Singapur’lu Amanda Lee Koe’nin ilk edebik denemesi olan ‘Kamusal Panik Bakanlığı’ adlı İngilizce eseri oldu. Daha önce Singapur’un son 50 yılında yayınlanmış en önemli kitaplarına imza atan Amanda Lee Koe, ülkede var olan ‘moral değer sınırlarını’ yansıtmaya çalışıyor.

DÜNYANIN EN KÜÇÜK BAŞKENTİNİN HİKAYESİ : TRAM 83

Kongo’lu yazar ve edebiyat araştırmacısı Fiston Mwanza Mujila’nın ‘Tram 83’ adlı romanı ise, sadece bir istasyon ile Tram 83 adlı bir tramway hattından oluşan ve ‘dünyanın en küçük başkenti’ dediği bir yerde yaşananları işliyor. Fransa hayranı bir tiyatro yazarı olan Lucien ile tek arkadaşı Requiem’in hikayesinin anlatıldığı romanda, öğrenciler, fahişeler, organ çeteleri ve hatta çocuk askerlerin de aralarında olduğu ‘dünyanın tüm borsalarından insanların’ toplandığı bir mekan tasavvur edilmiş.

GÜÇ VE SAPLANTILAR GELENEKSEL KORE HİKAYELERİYLE ANLATILMIŞ

Ödül törenine katılmaya hak kazanan beşinci eser ise, kocası tarafından ‘sıradan’ bulunan Yeong-Hye’nin ‘insan ırkına ait olmamak’ adına başladığı savaş anlatan ‘Vejetaryen’ adlı kitabı. 2016’da İngilizce çevirisi Man Booker International Prize adlı ödülü kazanan Kore’li yazar Han Kang’ın eserinde, Yeong-Hye’nin karmaşık yaşamı ele alınıyor.

Yeong-Lye, romanda bir yandan tecavüze uğramış eş veya ailesinin dışlanmış kızı olarak yansırken, diğer yandan da sevilen bir kızkardeş ve sevgili oluyor. Romanda, güç ve saplantılar, geleneksel Kore hikayelerine dönüştürülerek anlatılmış.

Bu yılki ödül töreninde yarışacak son eser ise, Polonyalı genç yazar ve tarihçi Ziemowit Szczerek’in ‘Mordor Gelecek ve Hepimizi Yiyecek’ adıyla yayınlanan ve yazarın son 20 yıldaki seyahatlerini anlatan bir haberler dizisi niteliğinde. Szczerek, Ukrayna’da yaşananları farklı bir anlatımla ve gerçeğinden uzaklaştırarak anlatmış.

Szczerek’in anlatımlarında tehlikeli maceraları da kestirimci bir tarzda anlattığı görülüyor.

ÖDÜL TÖRENİ 6 TEMMUZ’DA

9’uncu Uluslararası Edebiyat Ödülü’nün bu yılki jürisinde Alman yazar Verena Auffermann, gazeteci-yazar Jens Bisky, çevirimci Frank Heibert, yazar ve yayınevi yönetmeni Michael Krüger, dramatürj Jens Hillje ile yazarlar Marko Martin ve Sabine Scholl yer alıyor.

20 Haziran’da en iyi iki eserin seçileceği ödülün töreni ise 6 Temmuz’da okuma seansları, tartışmalar ve edebik araştırmaların yapılacağı Berlin Haus der Kulturen der Welt binasında yapılacak. En iyi eserin sahibine 20 bin, eserin çevirimcisine ise 15 bin euro destek de verilecek.