Ölüm orucu eylemcisi Kaplan'ın ailesi: Seslerine ses olalım

Tecridin sona ermesi için ölüm orucunda olan tutsak bulunan Abdulhalık Kaplan'ın ailesi, "Tüm siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, vicdan sahibi herkese çağrımız; bu tutsakların seslerine ses olalım" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi eylemleri devam ediyor. Dünyanın dört bir yanında aylardır devam eden eylemler, 30 Nisan tarihi itibariyle 15 tutsağın katılımıyla ölüm orucuna çevrildi.

Ölüm orucu eylemcilerinden biri de Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde bulunan Abdulhalık Kaplan. Liceli olan Kaplan, ilk, orta ve lise öğrenimini Lice'de tamamlar. Babası memur olan Kaplan, 2006 yılında ailesiyle beraber Amed merkeze yerleşirler. 2014 yılında Kobanê'ye dönük DAİŞ saldırıları döneminde Rojava'ya geçen Kaplan, orada yaralanarak tedavi olmak için Amed'e geldiği sırada tutuklanır.

'DAİMA BAĞIMSIZ HAREKET EDERDİ'

Ölüm orucu eylemcisi Abdulhalık Kaplan'ın anne ve babası çocuklarının direnişine ilişkin ANF'ye konuştu. Baba Nizamettin Kaplan, oğlu Abdulhalık'ın küçüklüğünden beri çok çalışkan ve zeki olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Daima kendine başına ve bağımsız hareket ederdi. Kimsenin kendisine amirlik taslamasını istemiyordu. Fakat arkadaşlarını çok severdi.

Arkadaşları da onu çok severdi. Kimseyi kırıp dökmezdi. Çevresi ile ilişkileri çok sağlamdı. Çocukluğundan şimdiye kadar bir nebze de olsa ondan rahatsız olmadım. Halim selim, kendi halinde okuluna giderdi. Tabi o zamanlar Lice'de internet ve benzeri sosyal ortamlar çok yoktu. Bazen komşulara şevbirklere giderdik."

KOBANÊ'DE YARALANDI

Kobanê'ye dönük işgal saldırıları döneminde her Kürt genci gibi oğlu Abdulhalık'ın da Kobanê'ye gittiğini söyleyen baba Kaplan, "Kendi iradesiyle bu kararı verdi, bizde onun bu kararına saygı gösterdik. Orada yaşanan bir çatışmada yaralandı ve tedavi olmak için Diyarbakır'a geldi. Aynı yıl içerisinde yakalanarak tutuklandı. Tabi her anne ve baba gibi bizde çocuğumuzun yanındayız. Her ne kadar devletin gözünde suçlu olarak görülse de bizim gözümüzde öyle değil.

Hemen hemen her hafta onun görüşüne gidiyoruz. Açık görüşlerde arkadaşlarını da görüyoruz. Arkadaşları arasında çok sevildiğini anlıyoruz. Bugüne kadar o ve arkadaşları arasında herhangi bir olumsuzluğun yaşandığına şahit olmadık. Herkes tarafından sevilmesi bizim için de bir gurur kaynağıdır. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde çok samimi ve dürüsttür" diye konuştu.

'KARARINA SAYGI DUYDUK'

Oğlu Abdulhalık'ın açlık grevine gireceğini söylediğinde onun bu kararına saygı gösterdiklerini ifade eden baba Kaplan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Tabi her ne kadar anne ve babası olarak gönlümüz el vermese de onun bu kararına saygı duyduk ve destekledik. Bugün onun eyleminin 59'uncu günü. 30 Nisan'dan beridir de bedenini ölüm orucuna yatırmış durumda. Bu kararını da bana telefonla söyledi. Ben de, onun bu kararının arkasında olduğumu ve desteklediğimi söyledim.

Tabi 30 Nisan Abdulhalık'ın aynı zamanda doğum günüdür. Artık tesadüf mü oldu bilmiyorum ama doğum gününde ölüm orucuna girmiş oldu. Oğlum, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağır tecrit koşullarının kaldırılması için bedenini ölüm orucuna yatırmıştır. Tüm siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, vicdan sahibi herkese ve özellikle de duyarlı Kürt halkına çağrımdır; bu tutsakların seslerine ses, dertlerine ortak olalım. Sonuçta insanların görevi yaşatmaktır."

'TALEPLERİ KABUL EDİLMEYECEK GİBİ DEĞİL'

Adaletin olmadığı bir yerden beklentilerin de olmayacağını vurgulayan baba Kaplan, "Bir ülkede adalet herkes için aynı olmalı. Cumhurbaşkanından çobanına kadar adalet herkese eşit olmalı. Biz de bu ağır tecridin bir an önce kaldırılmasını istiyoruz. Hapishanelerden ölümler çıkmadan bu süreç son bulmalı. Benim oğlum yaklaşık 8-9 kilo vermiş. Oğlum için konuşmuş olursam, 60 gün az bir süre değil. Sadece sıvı ile insanın vücudu ayakta duramaz.

60 günlük açlık grevi eyleminden sonra bedenlerini ölüm orucuna yatırmaları, artık tecridi uygulayanların vicdanına bırakıyoruz. Bu çocuklarımız ölmeden, analar ağlamadan bir an önce talepleri kabul edilmeli. Kaldı ki talepleri de uygulanmayacak talepler değil. 20 yıldır bir adada zindanda olan bir halkın önderinin ailesiyle ve avukatlarıyla görüşmesini talep ediyorlar. Onun hukuki ve anayasal hakları vardır. Bunların yerine getirilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

'DEVLET ADIM ATMALI'

Konuşmasına Leyla Güven'e selam ve saygılarını ileterek başlayan anne Aysel Kaplan da, şunları dile getirdi: "Bu ülkede yaşayanlar, Kürt olsun, Türk olsun, bu açlık grevlerinin sona ermesi için ellerini taşın altına koysunlar. Oğluma 'Nasılsın?' diye sorduğumda iyi olduğunu söylüyor. Dün açık görüşüne gitmiştik. Dudakları hep bembeyaz olmuştu. Arkadaşlarını da gördüm, hepsi halsizlerdi. Artık devletin bu konuda adım atmasını istiyoruz. Çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz."