MAKALE

Kürt soykırımı ve Merkel’in 3 milyar fidyesi

Efrîn halkı, Rojava Kürtleri, Suriye halkları, tüm Kürtler, Avrupa halkları ve dünya kamuoyu Efrîn’deki bu soykırımı görmeli ve Efrîn’deki bu demografik yapı değişimine izin vermemelidir. Bu durum tek bir gün bile gündemden düşürülmemelidir.

AKP iktidarı kadar yalancı, demagog, pişkin, ikiyüzlü ya da yüzsüz başka bir iktidar görülmemiş. 300 sivil katledip birçok köyü ve yerleşim yerini yıktığı halde, “biz hiçbir sivilin burnunu kanatmadan Afrin’e girdik” demiş. İşte utanmazlığın abidesi! “Biz Rakka ve Musul gibi şehirleri yıkmadık” demiş. Bırakalım Efrîn’in belde ve köylerini yıkmasını, iki ayda Vietnam’a atılan bombaların birkaç katını atmasını, Türkiye siyasi sınırları içindeki Cizre, Şırnak, Nusaybin, Sur, İdil, Gever gibi yerleri yerle bir eden hangi siyasi iktidardı? Bu talimatları veren faşist lider kimdi? Tabii ki AKP iktidarı ve onun faşist şefi Tayyip Erdoğan! “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız” diyerek çocukları öldürten Tayyip Erdoğan’dır. Şimdi bu utanmaz ve ahlaksız adam “Afrin’de sivillerin burnunu kanatmadık” diyor. Eğer direnişçiler direnişi farklı boyutta yürütme kararı almasalardı 3 yüz değil, 3 bin sivil ölecekti. Efrîn’i de yerle bir edeceklerdi. Aslında orada 3 bin sivili öldürmüş olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü talimat ve karar bu yönlüydü. 

Şimdi bu utanmaz adam Avrupalılara “mültecileri bıraksak kaçacak delik arardınız” diyor. Zaten tüm faşistler gibi lümpen ve ağzı bozuk. Çünkü böylelerinin hiçbir insani ve toplumsal değeri yoktur. Sadece bazen psikolojik savaş gereği maske takarlar. Avrupa’ya karşı tehdit olarak kullandığı mültecileri şimdi de Efrîn’e yerleştirilecekmiş!

Bu kadar mülteci Türkiye’ye neden gitti? Bu sorgulanmıyor. Ne Erdoğan’la kirli pazarlık yapan Merkel bunu sorguluyor, ne de Türkiye’ye 3 milyar Euro fidye veren Avrupa Birliği! Avrupa Birliği şantaj ve tehditçiye 3 milyar Euro fidye ödeme kararı almış. İşte basiretsizlik, korkaklık, şantaja boyun eğme buna denir. Herhalde dünyada şantajla bu kadar fidye hiçbir zaman koparılmamıştır. Bu açıdan Tayyip Erdoğan’a tarihin en başarılı şantajcı ve fidyecisi denilebilir. 

Suriye savaşında belki 2-3 yüz bin mülteci Türkiye’ye gidebilirdi. Ancak 2-3 milyon kesinlikle gitmezdi. Bu kadar mülteciyi AKP iktidarı bilerek Türkiye’ye çekmiştir. Bunun için teşvik etmiştir. Bu mülteciler üzerinden DAİŞ, El Nusra ve ÖSO’yu kontrol etmek, onlar üzerinden Suriye ve Ortadoğu siyasetinde etkili olmak istemiştir. Böyle bir siyasi amaç için bu düzeyde mülteci Türkiye’ye çekilmiş, Urfa, Antep, Hatay, Kilis ve diğer şehirlere yerleştirmiştir. Şu anda Efrîn işgaline örtü olarak kullanılan ÖSO çeteleri Suriye üzerinde etkili olma yolu olarak düşünülen mülteci politikasının ve bu yönlü kurulan kampların ürünüdür. Avrupa bunu anlamamışsa, anlamıyorsa aptalları oynuyordur. 

Türkiye mültecilerden dolayı belki bazı sosyal sorunlar yaşamıştır. Ancak ekonomik kayıp kesinlikle yaşamamıştır. Bu mültecilerin bütün birikimleri Türkiye’ye akmıştır. Bu mülteciler ucuz ya da bedava işgücüyle Türkiye ekonomisine, Türkiye’nin harcadım dediğinin on katı değer katmışlardır. Türkiye ekonomik krize girmesini Başûrê Kurdîstan’dan gelen tatlı kârla, Katar sıcak parası ve bu bedava işgücüyle engellemiştir. Yıllarca Suriye petrolünü ucuza kapatması ise ayrı bir gelir olmuştur. Bu açıdan Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’ya “yıllarca biz yük kaldırdık” demesi siyasi saldırı ve töhmet altında bırakmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. 

Avrupa Birliği Türkiye’ye “işgali sonlandır, silahlı güçlerini çek” kararı almıştır. Buna Tayyip Erdoğan, “siz bizim yükümüzü kaldırdınız mı ki böyle karar alıyorsunuz” diyor. İşgali böylece kendine hak görüyor. Açıkça, “sen bu mültecileri almadın, ben de mültecilere yerleşim alanı açıyorum” demiştir. Efrîn işgalinin bir nedeni olarak da demografik yapıyı değiştirmeyi, yani Kürtleri kovup mültecileri oraya yerleştirmek olduğunu ilan etmiştir. Bunun adı soykırımdır. Hiç kimse bu işgal ve Kürt topraklarına başkalarını yerleştirmeyi soykırım dışında başka türlü değerlendiremez. Soykırım tanımı içinde demografik yapıyı, yani nüfus oranını değiştirmek de vardır. Soykırımcı sömürgeci AKP-MHP faşist iktidarı şimdi bunu amaçlıyor. Bu soykırımı gizlemek ve soykırımın deşifre olmasını engellemek için bazı Kürtleri ve işbirlikçilerini de bu soykırımın örtüsü olarak kullanmak istiyor. Bunların bazı ENKS yandaşları olduğu söyleniyor. Eğer böyle bir soykırım politikasının örtüsü olacaklarsa onlar haindir, hem de tarihte görülmemiş bir hainliktir. 

Tayyip Erdoğan, Efrîn işgalinin başlangıcında ne demişti? “Kürtler Afrin’e sonradan yerleştirilmiştir.” Şimdi sonradan yerleşmiş olan Kürtleri kovuyor, göçertiyor, onlara yaşama imkanı bırakmıyor! Yerlerine kendisine bağlı çeteleri ve dışarıdan getirdiklerini oranın halkıymış gibi yerleştirecek! “Asıl sahiplerine vereceğiz” derken kast ettiği budur. Bunu gizlemek için de yerleştirdikleri içinde eriyecek ve işbirlikçilik yapacak bazı Kürtleri de serpiştirecek. Soykırımcı AKP-MHP faşist iktidarının bundan sonraki oyunu ve planlaması böyledir. AB’den aldığı 3 milyar fidyenin bir kısmını da burada kullanacak! Tabii Türkiye’de üretilen mallara harcayacağından, bu para yine Türkiye ekonomisine dönecek. Zaten 3 milyarın bir kısmı da Türkiye içinde ekonomiye aktarılmış olacak. Böylece AB Efrîn işgaline karşı hem zamanında göstermediği tutumla, hem de AKP-MHP faşizmine ödediği fidyeyle bu soykırıma ortak olmuş olacak. Ya Avrupa’da Türkiye’nin bu oyunlarını, yalanlarını, demagojilerini, pişkinliğini, ikiyüzlülüğünü gören siyasetçi kalmamış ya da bile isteye Kürt soykırımına ortak olunmaktadır. 

Efrîn halkı, Rojava Kürtleri, Suriye halkları, tüm Kürtler, Avrupa halkları ve dünya kamuoyu Efrîn’deki bu soykırımı görmeli ve Efrîn’deki bu demografik yapı değişimine izin vermemelidir. Bu durum tek bir gün bile gündemden düşürülmemelidir. AKP-MHP faşizminin soykırımcı yüzü her yerde teşhir edilmelidir. Avrupa’nın bu soykırıma ortak olması engellenmelidir. Soykırımın önünü açtığı için teşhir edilmesi gereken Rusya’dan da bu politikadan vazgeçerek Türkiye’ye tutum alıp yaptığı büyük hatadan geri dönmesi istenmelidir. Yoksa hem Efrîn soykırımı, hem de Şehba denilen (Cerablus, Bab, Efrîn, İdlib gibi bölgelerin) bölgenin Türkiye’ye ve çetelerine teslim etmenin tarihi sorumluluğunu üstlenmiş olacaktır. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA