Kürtlere karşı soykırımın adı Enfal

Kürtler tarih boyunca kendi ülkeleri ve toprakları üzerinde sürekli soykırımdan, katliamlardan geçirildi...

Her isyandan sonra büyük bir kırıma uğradılar. Ancak katliamdan geçirilmeleri sürekli sömürgeciler tarafından "isyan ettiler" gerekçesine dayandırıldı. Sömürgecilerin bu gerekçeleri uluslararası güçler tarafından da dikkate alındığı için, onlar da Kürtlerin soykırımdan geçirilmesini hiçbir zaman görmedi.

1980'Lİ YILLARIN SONLARINA DOĞRU

Kürtler, tarih boyunca katliam ve soykırıma uğradı. Özellikle de 19. yüzyıldan itibaren Kürdistan’ın bölünmüşlüğüne karşı ve Kürdistan’ın özgürlüğü için başlayan isyanlar döneminde soykırımdan geçirildiler. Dört parça Kürdistan'da yaşayan Kürtlerin hepsi bu soykırım ve katliamlardan nasiplerini aldı. Soykırımdan kalanlar sürgüne gönderildi. Uluslararası güçler bu soykırım ve sürgünlerin hiçbirini görmedi. Soykırımı yapanları hiç yapmamış gibi kabul etti.

1980’li yılların ortalarından itibaren Kürtlere yönelik uygulanan soykırımları görmeye, gündem yapmaya başladılar. Zira bu yıllardaki soykırımda kullanılan araç ve silahlar da nitelik değiştirdi. Daha önceki soykırımlar sadece ateşli silahlar, idam vb. gibi yöntemlerle yapılırken, 1980’li yılların ortalarından itibaren artık kimyasal silah ve gazlarla soykırım yapılmaya başlandı. ABD ve uluslararası güçlerin bu dönemde Kürt soykırımına ilgi göstermeye başladığı dönem, Sovyetler Birliği'nin yıkılışa gittiği bir dönemdir. ABD’nin ise yeni dünya düzeni adıyla bölgeye yerleşme planı yaptığı dönemdir. Öte yandan 1980 yılında başlayan Irak-İran savaşının da devam ettiği dönemdir.

Tam da böyle bir dönemde Saddam Hüseyin’in Başûrê Kurdistan’ın Halepçe kentine kimyasal silahlarla saldırıp resmi rakamlara göre 5 bin Kürdün, resmi olmayan rakamlara göre ise 18 bin Kürdün katledilmesi gündeme geldi. Başta ABD olmak üzere uluslararası güçler bu saldırıyı bir soykırım olarak kabul etti. Ancak hiçbir zaman Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı kullandığı kimyasal silahları kimin verdiği araştırılmadı.

ENFAL, HALEPÇE'DEN ÜÇ YIL ÖNCE BAŞLAMIŞTI

Başur'da Enfal adıyla yapılan soykırımın Mart 1986'da başlayıp Haziran 1989'da tamamlandığı belirtiliyor. Enfal Kuran’da bir sure adıdır. Kelime anlamı ise 'yeniden fethetme' olarak geçiyor. Enfal yani Kürt soykırımı, Halepçe’den çok önce başladı. Ancak Halepçe ile birlikte gündem yapıldı. Çünkü Halepçe’de gerçekleşen soykırım bir nevi artık mızrağın çuvala sığmadığı halk deyimini doğruluyordu.

Kürtlere yönelik Enfal, Saddam Hüseyin’in arka planda yer alarak iktidara getirdiği, daha sonra da darbe ile devirerek yerine iktidara geldiği Ahmed Hesen Bekir ile başlar. Ahmed Hesen Bekir, toplu köy projeleri ile Qendil, Zap başta olmak üzere Behdinan’ı boydan boya, Garê, Xakurkê, Xinêre alanlarındaki köyleri boşaltarak Hewlêr, Diyana, Süleymaniye yakınlarında yaptırdığı kamplara yerleştirdi. Garê’de yaklaşık yüz köy, Behdinan’da Zap, Geliyê bölgesinde yüz ellinin üzerinde köy, Geliyê Reş’te 50 civarında köy, Xakurkê vadisinde otuz altı köy, Xinêre Vadisi'ndeki seksen altı köy, Qendil’de yüz elli civarında köy ve daha birçok yerdeki köyler boşaltılarak kamplara toplandı.

1978 yılında başlayan bu uygulama ile Enfal’de adı geçen 4500 köy boşlatıldı. Köylerinden çıkarılıp kamplara getirilen Kürtler, bir süre sonra kamplardan kaçarak köylerinin olduğu bölgelere yakın yerlerde gizli bir şekilde evler yaparak kalmaya başladı. Bir bölümü ise kaçarak ya Doğu Kürdistan’ın sınır bölgelerindeki köylere ya da Kuzey Kürdistan’ın sınır bölgelerindeki köylere yerleşti. 1979 yılında Saddam Hüseyin’in Ahmed Hesen Bekir’i darbe ile devirerek yerine gelmesi ile Enfal daha da sistemli bir hale getirilerek sürdürüldü.

1986 yılında ise Saddam Hüseyin tarafından uygulanan Enfal, bu kez toplu katliamlar şeklinde devam etmeye başladı. Saddam Hüseyin'in Enfal politikalarını sürdürdüğü dönem de İran-Irak savaşının sürdüğü dönemdir. Saddam, 1986 yılında Kürtleri İran’a karşı savaştırmak için Herki, Zêbari, Bradost, Goran aşiretleri başta olmak üzere Başur’daki tüm aşiretlerden Fevc adıyla tugaylar oluşturdu. Bu tugayları Detşa Heyatê, Xakurkê, Kelaşin, Helgurd, Qendil, Mamendê, Asos’tan başlayıp sınır boyunca Pencwin’e kadar yerleştirdi. Kürtlerden tugaylar oluşturup İran’a karşı savaştırırken, geride kalan ailelerini ise soykırımdan geçirdi. Saddam, Kürtlerden 1986 yılında İran’a karşı savaştırmak için tugaylar oluştururken, resmi olarak kabul edilen aynı yıl sekiz aşamada sürdürülen Enfal yani soykırımı uygulamaya başladı.

Başur’da Baas Rejimi ve diktatör Saddam Hüseyin tarafından Kürt soykırımı Halepçe’den çok önce başladı. 1986 yılından sonra sistemli bir şekilde başlayan soykırım birçok yerde kimyasal silahlarla yapıldı. Soykırım Hewlêr Ovası, Balisan Vadisi, Süleymaniye’ye bağlı Sergelu-Bergelu bölgesi, Şanexşê, Halepçe, Karadağ, Germiyan bölgesi, Ekser’de sekiz aşamalı bir şekilde başladı ve 1989 yılında tamamlandı. Soykırım bu bölgelerde çoğunlukla kimyasal silahlarla yapıldı. Sistemli bir şekilde yapılan soykırımda 210 bin Kürt katledildi. Katledilen 210 bin Kürdün büyük çoğunluğu Arap bölgelerinde toplu mezarlara gömüldü. Katledilen 210 bin Kürtten şu ana kadar çok az bir bölümünün kemikleri bulundu. 182 bin Kürtten hâlâ haber yok.

SOYKIRIMIN EN AĞIR BÖLGELERİNDEN GERMİYAN

Halepçe bir şehir olarak kimyasal silahlarla vurulduğu için bir anda dünyanın gündemine girdi. Böylelikle resmi kayıtlara da geçti. Resmi kayıtlara göre katledilen Kürtlerin sayıları kayıtlara geçti. Halepçe dışındaki bölgelerin birçoğu dünyanın gündemine girmedi. Soykırımın en ağır bir şekilde uygulandığı bölgelerden biri ise Germiyan oldu. O yüzden Germiyan’da gerçekleştirilen soykırımın tarihi 14 Nisan, Başur'da soykırım tarihi olarak geçti; resmi soykırım günü olarak ilan edildi.

Gerimyan bölgesinin çok daha ağır ve büyük bir soykırımdan geçirilmesinin çok çeşitli nedenleri var. Irak’ın diğer bölgelerine yakın olması, az sayıda olsa da Arap, Kürt, Türkmen, Ermeni, halklarının bir arada yaşıyor olması, Kürtler ve diğer haklardan Şii ve diğer inançlara sahip insanların olması, İran sınırına yakın bir bölge olması ile birlikte en önemlisi de Başur'un en savaşkan insanlarının bu bölgeden çıkması gibi nedenler sayılabilir. En kahraman insanların bu bölgeden çıkmasına Mama Rişa, Xalid Germiyani gibi kahraman ve savaşkan peşmergeler halk tarafından örnek olarak gösteriliyor. Germiyan’da peşmergesi olmayan tek bir ev yok. Şehidi olmayan ev de yok.

NEREYE GERMİYAN DENİR?

Germiyan Kelar, Kifri, Xaneqin, Çemçemal, Dakuk, Xurmatu gibi ilçeler başta olmak üzere daha birçok ilçe ve bu ilçelere bağlı onlarca kasaba ve köyden oluşuyor. Bazı tarihçilere göre Kerkük de Germiyan olarak geçiyor. Germiyan Başur'daki en tarihi yerlerden biri. Kifi ve Kelar her zaman savaş alanı olduğu için her iki ilçe de savunma amaçlı yapılmış kaleler var. Kelar’dakine Kaleye Şirvana kalesi adı verilmiş. Kifri’deki kaleye ise Zengi adı.

Enfal'den şu bölgeler etkilendi: "Kelar merkez ve merkeze bağlı 24 köy, Kelar’ın Bawenur kasabasına bağlı 71 köy, Rizgari nahiyesine bağlı 82 köy, Kifri’ye bağlı 60 köy, Cebbare nahiyesine bağlı 23 köy, Kokız nahiyesine bağlı 35 köy, Serkela nahiyesine bağlı 24 köy, Çemçemal ilçesine bağlı 65 köy, Sengaw nahiyesine bağlı 93 köy, Ağcalar nahiyesine bağlı 67 köy, Xurmatu ilçe merkezine bağlı 16 köy, Amenli nahiyesine bağlı 36 köy, Süleymanbeg nahiyesine bağlı 11 köy, Newcul nahiyesine bağlı 36 köy, Kadırkerem nahiyesine bağlı 87 köy, Kurutu nahiyesine bağlı 70 köy, Meydan nahiyesine bağlı 45 köy, Celawla nahiyesi ve bağlı 38 köy ile Mendeli ilçesi ile Beregroz ve Kezeriye nahiyeleri ile bağlı köyler."

TÜYLER ÜRPERTİCİ ARAŞTIRMA

Kifrili tarihçi Suheyl Kosret Aziz, soykırım acılarını en derinden yaşayan biri oldu. Aziz, soykırımda aile fertlerinin birçoğunu kurban olarak verdi. Kendisi bir öğretmen olan Aziz, soykırım felaketinin bölgesinde yaşattığı acıları araştırıp sonuçlarını açığa çıkarmak için tarih araştırmasına başladı.

Aziz’in köy köy, ilçe ilçe, nahiye nahiye bazında yaptığı araştırmanın sonuçları tüyler ürpertici. Araştırmaya göre, Enfal’in Germiyan bölgesinde Enfal’in yarattığı sonuçlar şu şekilde:

Kifir Merkez’den 4384 kişi götürülmüş. Bunlardan sadece 939 kişi geri dönmüş. Geri kalanlar ise hâlâ kayıp ve kendilerinden bir haber alınabilmiş değil. Kifri’nin Cebare nahiyesinden 231 kişi hâlâ kayıp, 59 kişi iki yıl sonra dönmüş. Kokiz kasabasından götürülen yüzlerce kişiden sadece 12 kişi sağ kalarak dönerken, 106 kişi kayıp. Newcul kasabasından 1485 kişi kayıp iken, 208 kişi yıllar sonra kasabaya geri dönebilmişler. Xurmatu’nun Avaspi kasabasından 1360 kişinin akıbetinden bir haber alınmış değil. Kasabadan götürülenlerden 263 kişi geri dönmüş. Serqela kasabasından 1202 kişinin akıbetinden hâlâ herhangi bir haber alınamazken, götürülenlerden 397 kişi geri dönmüş.

RİZGARİ'NİN ADI SMUD YAPILDI!

Enfal’de Germiyan bölgesinin içinde de bazı bölgelere ağırlık verildi. Soykırımda ağırlık verilen yerlerden biri Kelar’ın Bawenur ile Rızgari kasabaları oldu. Bawenur halkı kasabayı terk ederek 191 yılına kadar kasabanın dışında yaşadı. Kasaba bir hayalete dönüştü. Rızgari kasabasının evleri ise yerle bir edildi. Baas Rejimi tarafından bu kasabanın adı Smud olarak değiştirildi. Smud Arapça 'yerle bir edilmiş' anlamına geliyor.

XANEQİN İÇİN BAMBAŞKA BİR POLİTİKA

Enfal’de ilçe merkezine bağlı nahiye ve köylerin tamamına yakını Şii yani Alevi olan Xaneqin için ise ayrı bir politika izlenmiş. Xaneqin için izlenen politikalar 1975 yılındaki Cezayir anlaşması ile birlikte başlamış. Cezayir anlaşmasından sonra Xaneqin ilçe merkezi ve özellikle de nahiyeleri Kurutu ve Meydan ile bağlı onlarca köy tamamen boşaltılmış. Haniye ve köylerden göçertilen halk Ramadi, Basra gibi Arap bölgelerine götürüldü. Onların yerine Ramadi ve Basra’da Sünni Araplar getirilerek yerleştirildi. Enfal ile 1975 yılında özellikle de Şii, Alevi, Kakai olan Kürtler tamamen bölgeden çıkarıldı. Köy, kasaba ve nahiyelerinden göçertilen Kürtler, 2003 yılına kadar sürgün edildikleri bölgelerde yaşamak zorunda kaldılar. 2003 yılından sonra geri topraklarına döndüler.

Enfal Kürtler için sadece bir şehir, ilçe, kasaba, ya da köyde yapılmış bir katliam değil; uzun süreye yayılan ve uygulanan bir politika. Başur'da resmi tarihe göre 1986 yılında başlayıp 1989 yılında tamamlandığı olarak kabul edilen, gerçekte ise 1978’li yıllarda başlayıp günümüze dek süren bir politika. Böyle olduğu Halepçe, Balisan vadisi, Sergelü-Bergelu ve daha birçok bölgede yapılan katliamlarla belgelendi. Yapılan soykırımın en ağır sonuçlarının resmi belgelerde geçmese de Germiyan bölgesinde olduğu tarihçilerin verdiği somut bilgilerle kanıtlandı. Tarihçilerin verdiği bilgiler de elbette şu ana kadar tespit edilebilen sonuçlar.