PAJK, Gülnaz Karataş'ı andı, kadın ordulaşmasını kutladı

PAJK Koordinasyonu, 25 Ekim 1992’de “işbirlikçiliğe teslim olmayarak ölümsüzleşen” Gülnaz Karataş’ı (Beritan) andı. PAJK, Beritan anısına bir yıl sonra ilan edilen kadın ordulaşmasını da kutladı.

Yazılı bir açıklama yapan PAJK Koordinasyonu, “Ekim ayı, özgürlük ve onur adına fedaice savaşan ve direnen kadının zamanıdır” dedi.

Açıklamada, “Mücadelemizin sembol isimlerinin ve kadın özgürlük ordusunun büyük emekçilerinin, günümüze ışık tutan kahramanlık çizgisini yarattığı bir ay olarak tarihimize geçmiştir” denildi.

PAJK, şöyle devam etti: “Bu direniş çizgisinin yaratıcısı olan Bêrîtan(Gülnaz Karataş), Zeynep (Gurbetelli Ersöz), Sarya (Nursen İnce), Ekin (İnci Çelik), Meryem (Meryem Hazar Çolak), Canda (Sanem Sertap Gölge), Helin Çerkez (Nermin Akkuş), Ronahi (Andrea Wolf), Bermal (Güler Otaç), Rewşen (Leyla Kaplan), Rojbin Arap, Selamet Menteş, Aynur Artan, Ruken Bingöl, Rojin Gevda, Arin Mirkan ve en son Bingöl’de şehit düşen Dicle Zafer ile Mardin’de şehit düşen Medya Mawa yoldaşlarımız şahsında tüm devrim şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, özgürlük hayallerini gerçekleştirmeyi vazgeçilmez bir görev olarak sonuna kadar sahiplendiğimizi belirtiyoruz.”

PAJK açıklamasında devamla şu ifadeler yer aldı: “Önderliğimiz üzerindeki komployu boşa çıkarmak için kendilerini ateşten bir çember yapan tüm yoldaşlarımızın anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Komplo ve Önderliğimiz üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yine bu ayda şehit düşen kadın yoldaşların açığa çıkardığı direniş gerçeği ile boşa çıkarılacaktır. Önderliğin özgürlüğünün bu çizgide savaşan kahraman gerilla ve militan yapımızla gelişecektir.

Ekim ayı aynı zamanda Gülnaz Karataş(Bêrîtan) yoldaş şahsında kadın ordulaşmasının yıldönümünü de kutladığımız bir aydır. 25 Ekim 1992’de direniş ve savaş çizgisinin nasıl olması gerektiğini ortaya koyan ve işbirlikçiliğe teslim olmayarak ölümsüzleşen Bêrîtan yoldaşımızın anısına kadın ordulaşması 1993 yılında ilan edildi. Bu temelde kadın ordulaşmamızın 25. yıldönümünü tüm kadınlara, halkımıza ve özgürlük arayışı içinde olan tüm insanlığa kutluyoruz.

Kadın ordumuz 25 yıllık çetin ve amansız savaş koşullarında özgür yaşamın yaratıcı gücü ve öncüsü olarak şekillendi. Sara yoldaşla başlayan büyük özgürlük aşkı ve bunun kavgası Kürdistan dağlarında binlerce kadının emeği ile büyüdü. 1993’ten bugüne geçen 25 yıllık süreç dört parça Kürdistan’da kadın özgürlük ordularının gelişmesine ve büyük kadın savaşımına yol açtı. Kadın mücadelesinin yolunu döşeyen yoldaşlarımız herkesin baş edilmez dediği ve karşısında kölece itaat ettiği düşmana başkaldırdılar, her türlüğü zorluğa göğüs gererek bu dağlarda mücadele ettiler. Cesurca, tereddütsüzce ve son mermilerine kadar savaştılar. Eylemleriyle, savaşımlarıyla özgürlüğün yolunu açtılar. Zindanlarda ser verip sır vermediler, işkencelerde katledildiler ama yoldaşlarına, davalarına asla ihanet etmediler. Teslimiyeti asla kabul etmemeyi, düşman eline geçmemeyi bir gelenek haline getirdiler.

Kadının bu eşsiz mücadelesi Kürt halkında, yanıbaşında savaşan erkekte, kadının kendine bakışında bir değişim ve devrime yol açtı. İşte bu Kürdistan devrimi içinde yaşanan en temel devrimdir. Kadın ordulaşması binlerce yıldır sistemin yaşam diye belirlediği sınırlara mahkum edilen kadının, kendi taleplerini ve özgürlük iddiasını ortaya koyarak erkek egemenlikli dünyaya savaş açmasıdır. Bu anlamda en radikal karşı duruştur. “Nasıl yaşamalı” sorusuna kadın cephesinden verilen bir cevaptır. Öz savunma gelişmeden kadının erkek egemenlikli toplumun azgın dayatmalarına karşı silahsız ve savunmasız olduğu bir gerçektir. Kadının özgücüne ve iradesine kavuşması, kendine güven duyması, kendisi için belirlenen sınırları aşarak cesaretle, mücadeleyle, inançla ve aşkla kendi özgürlüğünü geliştirmesi ordulaşma ile mümkün olmuştur. Kadın ideolojisini, siyasetini, özgürlüğünü bu dağlardaki savaşım yaratmıştır. Kadın ordulaşması o nedenle salt askeri bir araç değildir. Kadın kişiliğinin ve kimliğinin gerçekleştirilmesinin, özgürlüğün yaratılmasının temel gücüdür.

Kürt kadınının öncülüğünde gelişen büyük savaşım ile kadınlar tarihten beri yitirdikleri özgürlüklerine kavuşma şansını kazanmışlardır. Savaşan ve savaştıkça özgürleşen, güzelleşen kadın gerçeği bir yaşam merkezi olmuş, bir özgürlük modeli olarak ortaya çıkmıştır. Şengalden Rojava’ya, Kuzey’den Güney’e, oluşan özgürlük alanlarının yaratıcısı olmuştur. Öz savunmasını geliştiren, politikleşen, öz iradesine kavuşan kadının fethedemeyeceği bir şey olmadığını tüm dünyaya göstermiştir. Bu, büyük şehitlerimizin, Önderliğimizin, fedai ve militan Kürt kadını ve gençlerinin büyük emek ve özverisinin sonucudur. Tüm bu gelişmeleri yaratan, fedakarlıktan, mücadeleden bir an bile geri durmayan kahraman şehitlerimiz temel özgürlük ölçülerimizdir.

Kadın ordulaşmasının komutanı olan Bêrîtan yoldaş bu konuda bir özgürlük sembolüdür. Sınır tanımayan, iddialı, coşkulu, kendini dağlarda mücadele ile var eden bir gerilladır.Bêrîtan, iyilik ve kötülüğü, güzellik ve çirkinliği, doğru ile yanlışı sınaya sınaya anlamış, görmüş ve yaşanılması gerekeni mücadeleyle yaratmıştı. Önder APO’nun yarattığı özgürlük mücadelesinde yaşamı, onuru kazanmanın imkanlarını görmüştü. Beselerin, Zarifelerin teslim olmayan sesi ve intikam çağrılarının bir devamı olarak, kendi kökleri üzerinde büyüyen bir özgürlükçü olmayı başarmıştı.

Bêrîtan, kadınlık ve Kürtlük onurunun uygarlık canavarlarına ve onun işbirlikçilerine teslim edilemeyeceğinin, bunların yaşam pahasına savunulması gerektiğinin anlatıcısıdır. Karşısında ihanetin ve teslimiyetin diz çöktüğü gerçektir. Ve kavgasıyla Kürt kadınının gücünün ve yenilmezliğinin ifadesidir. Bêrîtan’da sadece düşmana karşı direniş ve uçurumlarda haykıran özgür bir Kürt kızını değil özgürlüğün, insani erdemlerin, sevginin, bağlılığın ve insan olmanın eşsiz öyküsünü görebiliriz.

O direniş ruhudur ve damarlarımıza akar aldığımız her solukla.

O hep aramızdadır ve gericiliğe, egemenliğe, köleliğe ve her türlü sahte özgürlüğe tavır koyduğumuzda Bêrîtan’ın huzurunda selam duruyoruzdur. Bize teslimiyeti dayatan düşmana karşı durduğumuzda, bizleri özgürlüğe çağıran bu sese kulak verdiğimizde Bêrîtan’ın yanında saf tutmuşuz, ihaneti, teslimiyeti ve sistemin çirkinliklerini yıkmaya başlamışız, Bêrîtan’ın coşku dolu yolundayız demektir.

Özgürlüğe ve bunun kavgasına adanmışsak, bunun tutkusu ve heyecanıyla çalışıyorsak, bize ulaşan çağrıyı şiir dizeleri gibi işleyerek hayatımızı kavga tadında yaşıyorsak Bêrîtan’ın özgürlük şiirine bir dize de biz ekliyoruz demektir.

Özgür Kadın Partisi olarak tüm kadınları bu özgürlük şiirinin bir parçası olmaya çağırıyoruz.

Bu çağda üçüncü dünya savaşının merkezi bizim coğrafyamızdır. Demokratik uygarlık ile kapitalist uygarlık arasında tarihi bir hesaplaşma yaşanmaktadır. Bu saldırıların acılarını en derinden kadınlar yaşamaktadır ve bu nedenle hem halkımızın hem de kadınların içinde bulunduğu statü ve faşizmin dayatmaları bizlere öz savunmayı yükseltme dışında şans tanımamaktadır. Hem toplumumuza, hem demokratik siyaset alanlarına hem de gerilla alanlarına çok yoğun saldırılar vardır. Buna karşı eşsiz bir direniş söz konusudur. Bugün özgürlüğün, onurun ve direnişin merkezi özgürlük hareketimizdir. Günümüzde yaşanan bu azgın faşizme, sömürgeciliğe, katliamlara karşı mücadele saflarında yer almak ve ordulaşmayı büyütmek en onurlu tutumdur. Katliamcı sistem ve onun faşizan dayatmaları karşısında kendini savunmak varolmanın temel koşuludur. Bu temelde tüm kadınlara ve gençliğe çağrımız gerilla ve öz savunma alanlarına yönelmeleri, özgürlük mücadelesini dağlarda zirveleştirmeleridir.

Ekim ayı vesilesiyle bir kez daha komplo karşısında ve gerilla savaşının her alanında kendilerini feda eden yoldaşlarımızı saygıyla anıyor, sürekli ayakta ve eylemde olan halkımızı selamlıyor, özgür ülke ve Önderlikle özgür yaşam yakındır diyoruz.”