Süryaniler bu seçimde de HDP'de

Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Edip Arslan, Süryanilerin HDP ve Demirtaş’a oy vereceğini söyledi. Arslan, "HDP bizim de partimiz" dedi.

Süryanilerin kurduğu İstanbul Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Edip Arslan, HDP sayesinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Süryaninin Meclis'e girdiğini hatırlatarak, HDP’nin bu ülkede demokrasiyi, farklı renkleri ve sesleri temsil eden tek parti olduğunun altını çizdi.

HDK Halklar ve İnançlar Komisyonu’nda çalışmalar yürüten Arslan, bu seçimlerde Süryanilerin oylarının tartışmasız HDP ve Demirtaş’a olacağını vurguladı. Süryanilerin 100 yıldan fazladır bu topraklarda yok sayıldığını kaydeden Arslan, baskı ve zulüm nedeniyle doğup büyüdüğü Mardin Midyat’tan 1977’de İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Süryani ailelerden birinin üyesi. Çok zor süreçlerden geçtiklerini ifade eden Arslan, “1915’ten bu yana zulüm hiç bitmedi. Nüfusumuzun üçte biri yok edildi. Köylerimiz boşaltıldı, zorla sürüldük, katledildik, inancımız gerekçe gösterilerek ötekileştirildik” dedi.

SAYIMIZI ÜÇ BİNE DÜŞÜRDÜLER

1990’lı yıllarda çok sayıda Süryaninin 'faili meçhul' cinayete kurban gittiğini hatırlatan Arslan, 8 aylık hamile olan çocukluk arkadaşı Edibe ve kocasının da katledildiğini paylaştı. O dönemde 50 kadar Süryaninin katledildiğini belirten Arslan, şunların altını çizdi: “Kadın, hamile, erkek demeden katledildik. Devlet tarafından yapılan bu zulüm nedeniyle sayımız 3 bine düştü. Halbuki 30-40 yıl önce 50-60 bin nüfusumuz vardı. Êzîdîler de aynı şekilde, hatta durumları bizden de kötü; 50 bin olan nüfusları bugün 300 kişiye düştü bu topraklarda.”

KÜRT HAREKETİ SAYESİNDE

Kürt Özgürlük Hareketi sayesinde Süryanilerin tümden yok edilmediğini aktaran Arslan, “Kürt Özgürlük Hareketi çıkmasaydı devlet şu anda o bölgede tek bir Süryani bırakmazdı” dedi.

NÜFUS YAPISI DEĞİŞTİRİLDİ

Türk-İslam sentezinin tekçi zihniyetinden 12 Eylül 1980’den beri çok çektiklerini, devletin çoğunlukta bulundukları bölgeleri demografik değişikliğe uğrattığını aktaran Arslan, gelinen noktada ülkede ayakta kalabilen Süryanilerin ya kimliklerini gizlediklerine ya da isimlerini değiştirdiklerine işaret etti. Soyadı kanununun çıktığı dönemlerde de Süryanilerin babalarının soyadlarını alamadığını anımsatan Arslan, “Devlet bize şu soyadı olacak, bu soyadı olacak, dedi. Mesela benim ailemden örnek vereyim. Köye gittiğimiz zaman bize Grigo Ailesi derler ama nüfusumuza Arslan ailesi olarak kaydedilmiş” diye konuştu.

ZULÜM AKP İLE DEVAM EDİYOR

Bu zulmün AKP iktidarıyla devam ettiğini vurgulayan Arslan, en son 2017'de Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyumun Süryanilerin mülklerine el koyduğunu hatırlattı. Midyat’ta bulunan kiliselerinin, manastırlarının, mezarlıklarının tümüne el konulup, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildiğini kaydeden Arslan, “İtiraz ettik, şu anda bir takım mallarımız geri verildi ama çoğuna el konuldu” dedi.

İLK KEZ BİR SÜRYANİ MECLİS'E GİRDİ

Arslan, seçimlerde HDP’yi tercih etme nedenlerinin en önemlilerinden birini, “HDP sayesinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Süryani meclise girdi” diye açıkladı. Süryaniler olarak HDP’ye kendi partileri gözüyle baktıklarını vurgulayan Arslan, HDP’nin bu ülkede demokrasiyi, farklı renkleri ve sesleri temsil eden tek parti olduğunun altını çizdi. HDP’nin dörtlü ittifaktan dışlanmasının bir yanıyla iyi olduğunu ifade eden Arslan, HDP’nin öz gücüyle Meclis'e girmesinin daha önemli ve değerli olduğunu kaydetti. Arslan, bu dışlamanın aynı zamanda diğer partilerin demokrasiye nasıl yaklaştıklarını da gözler önüne serdiğine işaret etti.

YÜZDE 15'İN ÜSTÜNDE BEKLİYORUM

HDP’nin baraj altında kalacağına hiç ihtimal vermediğini belirten Arslan, “İnanıyorum ki bu seçimlerde yüzde 15’in yukarısında oy alacak; ben aşağısını bile kabul etmiyorum artık” dedi.

24 HAZİRAN SEÇİMLERİ FIRSATTIR

Selahattin Demirtaş’ın rehin tutulmasını, ülkede demokrasinin, hukukun rehin tutulmasıyla eşdeğer olduğunu vurgulayan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Selahattin Demirtaş bu ülkenin aydınlık yüzü. Eğer bu ülke kurtulacaksa, bir arada barış içerisinde yaşamak istiyorsak, onun yüzüyle bunu yapacağız. Çünkü bu topraklara ancak onun temsil ettiği düşünce hakim olursa bir arada farklıklarımızla ve barış içinde yaşayabiliriz. Eğer bir arada yaşayacaksak barışmamız lazım. Kimsenin anne, babasını veya etnik kimliğini seçme özgürlüğü yoktur. Ben buyum; benim de bir kültürüm, bir dilim var. Düşünün, bu zulüm ve ötekileştirme nedeniyle halkımın yüzde 90’ı şu an Avrupa’da yaşıyor. Böyle bir şey birebir bir zulüm zaten. Bu döngüyü değiştirmek için 24 Haziran seçimleri bir fırsat. Ben inanıyorum ki 25 Haziran’da bütün renkleriyle aydınlık bir ülkeye uyanacağız.”