Türk devletinin soykırım stratejisi: Demografya değişimi-2

Türk devleti Kuzey Kürdistan'da Fırat'ın batısını Kürtsüzleştirme planını Rojava'ya taşıdı. Şehba ile başlayan plan şimdi de Efrîn'in işgal harekatıyla tamamlanmak isteniyor.

Türk devleti dünyanın dört bir yanından devşirdiği El Kaide, DAİŞ ve El Nusra gibi çetelerle Suriye'den toprak koparmak için Efrîn'e yönelik işgal harekatını sürdürüyor. Türk yetkililerin sıklıkla itiraf ettiği Kuzey Suriye'den toprak koparma ve bölgenin en büyük halkı olan Kürtleri sürme politikasının ilk adımı Cerablûs, Ezaz ve Bab'ın işgali ile başladı. 24 Ağustos 2016 tarihinde söz konusu bölgeye işgal harekatı başlatan Türk devleti bölgede en az 196 Kürt köyü ile çok sayıda Arap köyünü boşalttı. Onbinlerce Kürt ve Arap yurttaşı sürgün eden Türk devleti, bölgede hızlı bir şekilde Türkleştirme faaliyetlerine başladı.

ERDOĞAN'IN TÜRKLEŞTİRME ADIMLARI

Türk devleti, Halep'in boşaltılması karşılığında Rusya ile yaptığı anlaşmayla, "Fırat Kalkanı" isimli işgal harekatıyla girdiği Cerablus, Ezaz ve Bab'ta hızlı bir Türkleştirme politikasına girişti. Şubat 2017'de Körfez ülkelerine bir ziyaret düzenleyen Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Münbiç ve Rakka’ya yürürsek, o bölgeye Arap ve Türkmenleri yerleştireceğiz. El-Bab temizlendikten sonra hedef Münbiç’tir. Münbiç Araplara ait olan bir yerdir” sözleriyle bölgeyi Kürtsüzleştirme politikasının itiraf etmişti.

SULTAN MURAD HAKİMİYETİ

İşgal edilen bölgelerin "Türk yurdu" yapılması için çalışmalarına başlayan Türk devleti, ilk iş olarak bölgedeki Kürtleri sürgün ettikten sonra muhalif Arapları da sürgün ederek, Suriye'nin farklı yerleri ile Türkiye'den getirdiği Türkmenleri yerleştirdi. Sultan Murad Tugayları adlı çete örgütünü bu bölgelerin etkin gücü yaptı ve karşı çıkan silahlı grupları tasfiye harekatı başlattı. Asifet Şimal gibi birçok grubu bölgede tasfiye etmeye çalıştılar.

YER İSİMLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ

Türk devleti, bu bölgelerde Kuzey Kürdistan'da yaptığı gibi, birçok köy ve yerleşim yerlerine Türkçe isimler verdi. Örneğin El Raî’nin ismi “Çobanbey” olarak değiştirilirken; Kürt kasabası Qebasîn’in ismi ise “Başköy” olarak değiştirildi. Yerleşim yerlerinin isimlerinin Türkçeleştirilmesi “Fırat Kalkanı”na katılan Türkmen ve Arap gruplar arasında çatışmalara da neden oldu. Türkleştirme politikalarına direnen bazı gruplar tasfiye edilerek, isim değişikliğine devam edildi.

HALK PROTESTO ETTİ AMA...

Bölge halkının tehciri, yerlerine başkalarının iskan edilmesi ve yer isimlerinin değiştirilmesinden sonra Türkiye’nin diğer bir adımı okullarda müfredatın Türkçeleştirilmesi oldu. Okulların müfredatının tamamına yakınının Türkçeleştirilmesi ve her yerin Türk bayraklarıyla donatılması karşısında Cerablûs halkı, 19 Kasım 2016 tarihinde protesto eylemi düzenlemişti. Daha sonra eyleme katılan birçok kişi kentten çıkarılmıştı.

POLİS GÜCÜ KURULDU

Bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi ve Türk kenti yapılması yönünde atılan bu adımlara polis gücü kurulması, diyanetten imamlar atanması ve posta teşkilatının kurulmasıyla devam edildi. Türkiye’de 15 günlük eğitimden geçirilen ve maaş bağlanan yüzlerce kişi, buralarda “polisi” olarak görevlendirildi. Bu kişiler “Yaşasın Erdoğan” ve “Yaşasın Türkiye” sloganlarıyla kente girdi. Bu polis gücünün başına ise Abdurrezzak Aslan el-Laz isimli bir “Emniyet Müdürü” atandı.

KHK İLE İŞGAL!

Polis gücünün kente buralara yerleştirilmesiyle daha önce kullanılan çete grupları Bab'ın kuzeyindeki merkezlere çekildi ve El Rai, Cerablus ile Ezaz polis gücüne devredildi. Ancak bu gruplar arasında buna karşı çıkmalar oldu. Fakat Türk devleti aşamalı olarak onları etkisizleştirdi ve alternatif gruplar kurmaya başladı. Çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) sivillerin de “Fırat Kalkanı”na katılmasının önü açıldı. Başta TİKA ve İHH olmak üzere birçok kurum ve kuruluş bu bölgelerin Türkleştirilmesi için yoğun bir çaba sarf ediyor. Ayrıca Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) kentte çok sayıda konut yaptı.

'SURİYE'DE KENDİMİZE ARSA BULDUK'

Türk devlet yetkilileri bölgenin Hatay gibi Türkiye'ye bağlanması emelini hiçbir zaman gizlemedi. 26 Aralık 2016 tarihinde, işgal edilen Cerablus, Ezaz ve Bab'a ilişkin Hürriyet gazetesine konuşan dönemin Türk Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, "kendilene 650 bin dönüm arsa bulduklarını" söylemişti. Kaynak, "Hatay’da Türkiye’nin yakınındaki yerler çok kıymetlenmiş vaziyette. Buralara Suriye savaş uçakları gelemiyor. O tarafa yaklaştığında bizim hava savunma sistemimiz uçaklara kilitleniyor. Bu bölgede 650 bin dönüm arsa bulduk" demişti.

'KAYMAKAMLARIMIZ, EMNİYET MÜDÜRLERİMİZ VAR'

Aradan geçen bir buçuk yılda bölgenin "Türk yurdu" yapma planının en açık itirafı, Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan geldi. AKP'nin Denizli Merkezefendi İlçe Kongresi'ne katılan Soylu "Ben İçişleri Bakanı olarak söylüyorum, Azez’de, Cerablus’ta, Mare’de bugün kaymakamımız var, emniyet müdürümüz var, jandarma komutanımız var" sözleriyle bölgenin Türkleştirme hedefinin vardığı noktayı özetlemişti.

MÜLTECİLER ŞANTAJ KARTI YAPILDI

Türk devleti, bölgeye yönelik işgal harekatına "meşruiyet" kazandırmak için de yine mülteci kartını kullanıyor. Suriye iç savaşının başından beri Suriyeli mültecileri Avrupa devletlerine karşı şantaj aracı olarak kullanan Türk devleti, şimdi de mülteci kartı üzerinden işgalin önünü açmak istiyor. Erdoğan, günlük olarak yaptığı konuşmalarda Efrîn'e mültecileri yerleştireceğini söyleyerek, Avrupa'nın işgal karşısında sessiz kalmasını sağlamaya çalışıyor.

ÖNCE KUZEY SONRA ROJAVA

2016 yılının resmi rakamlarına göre, Türkiye'de 2.7 milyon Suriyeli bulunuyordu. Türk devleti, bu mültecilerin büyük bölünü Kuzey Kürdistan kentlerine yerleştirerek, deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurma oyununu oynamıştı. Türk devletinin 2016 yılı kayıtlarına göre Kürdistan'taki Suriyeli mülteci sayısı şöyleydi: "Riha (Urfa): 401.068, Dîlok (Antep): 325.140 Kilis: 129.211, Mêrdîn (Mardin): 97.759, Gurgûm (Maraş): 84.100, Amed: 29.389, Semsûr: (Adıyaman) 24.247, Êlih (Batman): 18.109, Meletî (Malatya) 18.003, Şirnex (Şırnak): 14.839, Xarpêt (Elazığ): 4579, Sêrt (Siirt): 2840, Wan: 1551, Colemêrg (Hakkari): 970 Agirî (Ağrı): 874, Çewlîg (Bingöl): 699, Mûş: 669, Bedlîs (Bitlis) 570, Erzerom (Erzurum) 439, Qers (Kars): 125, Dersîm: 96, Îdir (Iğdır): 81, Erdexan (Ardahan): 61."

DAMADIN MAİLLERİ NE DİYORDU?

Suriyeli mültecilerin Kürdistan ve Türkiye'deki dağılımı bile demografya değişimi stratejisine göre belirlendi. RedHack grubu tarafından Eylül 2016'da Erdoğan'ın damadı Bakan Berat Albayrak’ın mailleri kırılmış ve Türk devletinin iskan politikası ortalığa saçılmıştı. RedHack’ın Albayrak’ın malinden ele geçirdiği maillerin birinde AKP Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, Suriyelilerin Kürdistan’a nasıl yerleştirileceğini rapor ediyor. Boynukara’ya ait olduğu belirtilen ([email protected]) mailden 9 Temmuz 2016 tarihinde saat 11.09’da Albayrak’a gönderilen mailde; Suriyeli mültecilerden Arap olanların Kürdistan’a, Kürt ve Türkmen olanların ise başta İç Anadolu Bölgesi olmak üzere diğer bölgelere yerleştirilmesi gerektiği önerilmişti.

KUZEY'DEKİ PLANIN DEVAMI

18 Eylül 2016 tarihinde Kürdistan'daki 22 ilin valilerini Ankara'da toplayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 9.5 saatlik toplantıda Kürt illerinin demografisinin değiştirilmesini görüşmüştü. Toplantıya İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Muhterem İnce, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürü Ahmet Sarıcan ile “güvenlik” bürokrasisinden diğer yetkililer katılmıştı.

PLANLARI DEŞİFRE OLMUŞTU

RedHack’in yayımladığı malin iskan politikasına ilişkin ilgili kısmında ise şunlar kaydedilmişti: “Özellikle Arap kökenli Suriyeli nüfusun Doğu ve Güneydoğu’ya, Arap-Kürt-Türkmen karışık Suriyeli nüfusun ise başta orta hat olmak üzere Anadolu’nun diğer bölgelerine yerleştirilmesi düşünülmelidir. Bu iskan süresince gerek devlet memurlarının tayin sistemi yoluyla gerekse de ekonomik teşvikler yoluyla Ege, Akdeniz ve Karadeniz nüfusunun da meskur iskan bölgelerine kaydırılarak tahkim edilmesi sağlanmalıdır.”

ERDOĞAN'IN İTİRAFI: BÜTÜN MESELE TÜRKLEŞTİRME!

Suriyeli mülteciler yoluyla Kuzey Kürdistan'da özellikle de Fırat'ın batısında demografik değişimi öngören Türk devleti şimdi aynı mültecilerle Rojava-Kuzey Suriye'de Fırat'ın batısını hedefliyor. Efrîn'e başlatılan işgal harekatının amacını Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Afrin'de harekatımız devam ediyor. Bütün mesele şu: Afrin yüzde 55'i ile Arapların. Yüzde 6-7 civarı Türkmen ve sonradan gelen Kürtler var. Bütün mesele Afrin'i gerçek sahiplerine teslim etmek. 3 buçuk milyon Suriyeli bizim topraklarımızda. Biz Suriyeli kardeşlerimizi kendi topraklarına bir an önce göndereceğiz" sözleriyle itiraf etti.

AŞAMA AŞAMA TÜRKLEŞTİRME

Türk devleti Efrîn'e yönelik işgal harekatınde girdiği tüm bölgelerde ilk iş olarak halkı hedef alıyor. Boşaltılan yerleşim yerlerine ise Türkçe isimler veriyor. Planın bir sonraki aşamasında ise bölgeye mültecilerin yerleştirilmesi hedefleniyor. Türk devletinin işgal girişiminin bir sonraki aşaması da Cerablus-Ezaz-Bab, Efrîn ve İdlib hattını birleştirmek ve kendisine bağlı bir yapı oluşturmak geliyor.

YAKALANAN ÇETE ÜYESİ İTİRAF ETMİŞTİ

Türk devletinin bu emelini Efrîn'e yönelik işgal saldırılarında yaralı yakalanan çete üyesi Ebdo Ehmed İsmail, ANF'ye itiraf etmişti. Ebdo Ehmed İsmail, "Türk devleti bize burdan Daret Îze'ye kadar yol açmamız gerektiğini söyledi. Efrîn'i alarak Cerablus-Ezaz-Bab ve İdlib'i birleştireceğimizi söylüyorlardı. Burası bizlerin denetiminde olacaktı ve istersek ileride Türkiye'ye bağlanabilirdi" demişti.

DEMOGRAFYA DEĞİŞİMİ SUÇTUR

Türk devletinin bölgeyi parçalama ve Türkleştirme politikalarına ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulunan Efrîn Üniversitesi Rektörü Dr. Ehmed Yusif, bunun çok tehlikeli bir politika olduğunu belirtti. Bu planın tutmaması için mücadele ettiklerini kaydeden Yusif, "Demografya değişimi uluslararası yasalara göre suçtur. Türk devleti şimdi uluslararası yasaları çiğniyor. Etrafına topladığı çeteler ve terör örgütleriyle bunu yapıyor. Ama bunu asla kabul etmeyeceğiz. Gücümüze güveniyoruz. En önemlisi de demokratik ulus felsefemize güveniyoruz. Bizim felsefemiz bu kirli oyunu boşa çıkaracaktır" diye konuştu.

FIRAT'IN BATISINI KÜRTSÜZLEŞTİRME PLANI ROJAVA'YA TAŞINIYOR

Rojava'yı Kürtsüzleştirme politakasının geçmişte Suriye rejimi tarafından da denendiğini ancak başarız olmasından sonra askıya alındığını belirten gazeteci Aziz Köylüoğlu ise Türk devletinin ise bölgeyi tümden Kürtsüzleştirme hedefini güttüğünü kaydetti. Köylüoğlu, "Türk devleti kendine göre Kuzey Kürdistan'ta Fırat'ın batısını Kürtsüzleştirme politikasında başarılı olduğunu düşünüyor. Şimdi de Rojava'da Fırat'ın batısını Kürtsüzleştirmeyi hedefliyor. Bunu Şehba'da başlattılar. Cerablus, Ezaz ve Bab'ın işgalinden sonra buralarda 196 Kürt köyü boşaltıldı. Şehba'nın demografyasına baktığımızda yüzde 40 Kürt, yüzde 40 Arap, yüzde 10'un Tat ve yüzde 10'un ise Türkmen ve Çerkes olduğunu görüyoruz. Ama şimdi Kürtler yok. Bu bölgelere yani Kürt köylerine Halep, Dêra Zor, İdlib ve diğer bölgelerden getirilen çeteler ile Kırgız ve Uygurlar yerleştirildi" diye belirtti.

'EFRÎN'İN HOMOJENLİĞİ HEDEF ALINIYOR'

Türk devletinin bu Kürtsüzleştirme ve Türkleştirme politikasını şimdi de Efrîn'de uygulamak istediğine dikkat çeken Köylüoğlu, Efrîn'in yüzde 90-95 Kürt olduğunu ve buradaki homojenliğin hedeflendiğini kaydetti. Köylüoğlu devamla şunları söyledi: "Efrîn'de Êzidî, Alevi ve Sünni Kürtler bir arada yaşıyor. Yani Kürt birliğinin de olduğu bir yer. Bunun için de Türk devletinin hedefinde. Türk devleti şimdi buraya mültecileri yerleştireceğini ve kendisine bağlı bir yapı kuracağını belirtiyor. Bu da Suriye'nin parçalanması anlamına geliyor."

1. Bölüm: