Tunç: Halkın kaynakları belli kesimlere peşkeş çekildi

Kayyumların, ekonomik kaynakları proje adı altında hortumlanmasını sağlayarak tüm belediyeleri borç batağına sürüklediğini belirten Ekonomist Ramazan Tunç, "Halkın kaynakları belli kesimlere peşkeş çekilmiştir " dedi.

AKP hükümeti döneminde gittikçe kötüleşen ekonomi, Kürdistan ve Türkiye halklarını artık pazardan dahi alışveriş yapamama noktasına getirdi. En ucuz tahıl ürünlerine bile her gün zam gelirken, asgari ücret maaşının normal bir aileyi geçindiremediği görülüyor. Tüm bunların yanı sıra son yıllarda üst üste yapılan seçimlerden kaynaklı ülke ekonomisinde daha fazla gedikler açılmaya başladı. HDP'li belediyelere atanan kayyumların israf ve yolsuzlukları, ekonominin dibe vurduğu son halkaydı.

Ekonomist Ramazan Tunç, AKP hükümetinin politikalarından dolayı Kürdistan ve Türkiye halklarının yaşadıkları ekonomik bunalımı ve kayyum belediyeciliğinin ekonomiye olumsuz etkilerini ANF'ye anlattı.

Ülkelerin maruz kaldıkları ekonomik krizlerin farklı sebeplere dayandırıldığını belirten Tunç, 90'lı yıllardaki Asya krizinin sistemsel değişikliklerden kaynaklandığını ve tüm dünyayı etkilediğini kaydetti. 1999 ve 2001 yıllarında Türkiye'de yaşanan krizleri hatırlatan Tunç, bu krizlerin Tansu Çiller ve Mehmet Ağar yönetimlerinin hortumladıkları bankaların dirençlerinin düşmesinden dolayı oluşan finansal krizler olduğunu ifade etti. Günümüzde de krizlerin kendilerini farklı şekillerde gösterebildiklerini vurgulayan Tunç, bunların en çok hissedilenlerin de kur krizleri olduğunu söyledi.

'AKP NE KENDİNİ, NE DE ÜLKEYİ YÖNETEBİLİYOR'

Türkiye'nin bugün içinden geçtiği krizin çok boyutlu bir kriz olduğunu belirten Tunç, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Bu krizin değişkenleri çoktur. Bir yandan kur krizi, bir yandan sermaye birikiminin yeterli olmayışından kaynaklanan finansal kriz ve diğer yandan da bazı sektörlerde yığılmanın olmasından dolayı ekonomik kriz yaşanıyor.

Kur krizi siyasi süreçlerle ilgili olurken, diğer iki kriz biçimi ise devletin yeteri kadar gelire sahip olamamasından ileri geliyor. Tabi bunların hepsi Türkiye'de mevcut iktidarda olan parti ne kendisini, ne ekonomiyi, ne ülkeyi yönetebiliyor ne de sermaye birikimini önleyecek düzeyde reformlar yapabiliyor. O nedenle de Türkiye'nin önümüzdeki günlerde maruz kalacağı krizi, çok boyutlu bir kriz olarak değerlendirebiliriz."

'HÜKÜMET, SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNÜ BULAMIYOR'

AKP hükümetinin ile Ekonomi ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı ekonomi paketlerine ilişkin de konuşan Tunç, şöyle devam etti: "Bu paketlerin hepsinin içi boş. Toplumda da bir karşılığı yok. Zaten bir karşılığı olmuş olsaydı, bu kadar açıklama yapma gereği duymazlardı. Normalde gelişmekte olan veya gelişen ülkeler, belli bir planlama yaparlar. O planlamalar çerçevesinde de ekonomik programlar hayata geçirirler. O ekonomik programlarda güven telkin ediyorlarsa, piyasa buna mutlaka reaksiyon gösterir.

Dolayısıyla insanlarda harcamalarını, yatırımlarını ve seyahatlerini ona göre ayarlarlar. Ama maalesef Türkiye'nin içerisinden geçtiği son 4-5 yıllık süreçte oluşturulan yeni rejimin tek elde gücün toplanmasını sağlamasından dolayı ekonominin gerçek problemlerini tespit edip ona göre çözüm önerisi geliştirecek programlar üretemiyorlar. Mevcut hükümet artık problemlerin çözümünü bulamadığı için problemlerin temel kaynağına dönüşmüş durumda. Bugün Türkiye ve Kürdistan'daki sorunların temel nedeni hükümetin uyguladığı sosyal politikalardır."

'KÜRT SORUNUNU ÇÖZME KAPASİTESİ YOK'

AKP hükümetinin uyguladığı politikaların kötü bir yönetimin yansıması olduğuna dikkat çeken Tunç, "Tarihsel olarak da baktığımızda toplumun değişim talep eden ihtiyacını karşılayacak düzeydeki iktidarlar daha uzun ömürlü olabiliyorlar. AKP ilk iktidara geldiğinde her kesimle görüştü. Bu kesimlerden biri de Kürtler ve Kürt sorunu temelli görüşmelerdi. AKP'nin bir başka özelliği de rantı dağıtan mekanizmayı kurmasıydı.

Şimdi toplumsal değişim ve dönüşüm ihtiyacının son yıllarda kendisini bu kadar dayatmasının sebebi, AKP'nin o ilk yıllarında uyguladığı politikalarının ve şimdi uyguladığı politikaların birbirinden tamamen farklı olmasından kaynaklıdır. AKP'nin en temel iki politikasından biri ekonomi, diğeri ise Kürt sorunu idi. Şu an bu iki meselede de AKP hükümeti çuvallamış durumda. Bugün ne Kürt sorunu, ne de ekonomi ile ilgili problemlere cevap olabilecek bir kapasitesi yok" diye konuştu.

'TEMEL MESELE TECRİT VE KÜRT SORUNUDUR'

AKP'nin 2007 yılından sonra kendi gücünü tahkim etmeye ayırdığını vurgulayan Tunç, şu değerlendirmelerde bulundu: "Öyle bir ekonomik sistem oluşturdular ki buna literatürde 'kleptokrasi' diyorlar. Yozlaşmış siyasi ağların toplumun gelirine el koymasına kleptokrasi diyoruz. Özellikle Türkiye'nin son 4-5 yıldaki seçim maceraları, mevcut koşullar altında yönetilemeyeceğini ortaya koymuştur. Yine Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Nisan 2015 yılından içinde bulunduğumuz yılın Mayıs ayına kadar sürmesi, Kürt sorununa yaklaşımın bir göstergesidir. Türkiye'nin ekonomisinin düzeltilmesi isteniyorsa, sıralanması gereken sorunlardan bir tanesi de tecrit ve Kürt sorunudur. Artık Türkiye'nin bir kan değişimine ihtiyacı var."

KÜRDİSTAN'DA YAŞANAN TAHRİBATLAR

Kayyum belediyeciliğinin ekonomiye yansımalarını da değerlendiren Tunç, şunları söyledi: "Türkiye’de Kürt sorunu eksenli son 4 yılda derin bir savaş, kriz, kaos ve bunalım süreci yaşanmaktadır. 2015 yılından bu yana devam eden ve kapitalist modernitenin çevrimi olarak tanımlayabileceğimiz konjonktör dalgasının Kürdistan illeri ayağındaki en büyük tahribatları kayyum olarak atanan devlet görevlilerinin yarattığı tahribatlardır. 3 yılda Kürdistan’da deneyimlenen bu tahribatlar mevcut hükümetin 25 yıldır İstanbul ve Ankara gibi illerde oluşturduğu kleptokrasi ağlarının pilot uygulamaları kayyum atanan 96 Kürt belediyesinde de gerçekleştirildi.

Küçük ekonomik kaynaklara sahip olan bu belediyelerde kültür, sanat, ekoloji ve tarihi mirasa yapılan tahribatlarla birlikte halka hizmet edilmek üzere ayrılan ekonomik ve mali kaynaklarda gerçekleştirildi. Belediyelerde kayyum eliyle uygulanan politikalar kleptokrasi ağları üzerinden oluşturulan aktarım mekanizması, hiç bir kuralı tanımayan hırs, açgözlülük, şatafata ve lükse düşkünlük, ekonomik kaynakların proje adı altında hortumlanmasını sağlayarak tüm belediyeleri borç batağına sürüklemiş, halkın olan kaynaklar belli kesimlere peşkeş çekilmiştir."

'TOPLUMUN DEĞİŞİM TALEBİ KENDİSİNİ DAYATIYOR'

İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin sebeplerinden birisinin de bu kleptokrasi ağlarının 25 yıldır İstanbul’u yönetme adı altında sebep oldukları kaynak israfının ayyuka çıkma olasılığının giderek güçlenmesinden kaynaklı olduğunu söyleyen Tunç, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde yaratılan bu tahribatların tahmin edilenin çok ötesinde olduğunu Kürdistan’daki kayyum uygulamalarına bakarak rahatlıkla anlayabiliriz. Bu nedenle hem yerelde hem merkezi düzeyde Türkiye’nin bu kriz, kaos, kutuplaşma, sosyal bunalım girdabından çıkması için yeni bir soluğa ihtiyaç var.

Toplumun değişim talebi kendini her gün daha fazla hissettirmektedir, bunun karşısında mevcut iktidar reform yapıp ülkeyi bu kaostan çıkartma reçetesi yerine içte ve dıştaki sıkışmışlığının faturasını demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, ifade özgürlüğüne ve fikir hürriyetine daha fazla saldırarak aşmaya çalışıyor. Bu durum da ekonominin, halkın geçiminin daha da kötüleşmesine sebep olmaktadır, krizi derinleştirmektedir."