Xelil: Uluslararası güçler garantör olmalı

TEV-DEM Diplomasi Sorumlusu Aldar Xelil, Türk işgal tehditlerine karşı uluslararası güçleri sınırda garantör olmaya çağırdı. Xelil, uçuşa yasak bölgenin de Avrupa Konseyi’nde gündeme gelebileceğini söyledi.

Diplomasi Sorumlusu Aldar Xelil, gündemdeki konuları ANF'ye değerlendirdi.

Xelil’in verdiği röportajda öne çıkan bazı başlıklar şöyle:

Uçuşa yasak bölge: Bazı ülkeler bunu gündemleştirmek istiyor. Hatta bunu söylediler. Avrupa Konseyinde gündemleştirilebilir. Uluslararası güçler bizimle Türk devletinin arasına girerek garantör olabilir.

Trump’ın kararı: Biz kendi ölçülerimize göre hesabımızı yapmaktayız. Fakat bir gerçek var ki Amerika sonuna kadar Suriye'de kalamaz.

Rejim ile ilişkiler: Biz rejim ile demokratik, ilkeli bir çözüm istiyoruz. Eğer bu temelde bir çözüm gelişirse Türkiye’nin işgal saldırılarının önü alınacak.

Türk işgalciliği: Rojava öne çıkarılıyor, yarın Başur da gidecek. Bütün Başûr halkı Başur'un her yerinde ayaklanmalı bu işgale karşı.

Efrîn işgali: Direniş Efrîn özgürleşene kadar devam edecektir.

-Rojava, Kuzey ve Batı Suriye'deki gelişmeleri, özetle Rojava devrimi, ABD’nin çekilme kararı, sahaya sürülen çeteler ve Türk işgalciliği denkleminde değerlendirdiğinizde nasıl bir tablo çıkarıyorsunuz?

Batı Kürdistan ve Kuzey Suriye'de tüm dünyaya örnek olabilecek bir demokratik devrim örneği var. Batı Kürdistan'da öz yönetim sistemi oluşturulmuş ve özgün yönetimler ile toplumsal kategorisine giren meclis, komün ve yerel yönetimleri kendine bir ölçü olarak görmektedirler. Özellikle DAİŞ ile mücadelede kendisiyle beraber büyük gelişmeler getirerek Rojava Kürdistan da dünyada örneği olmayan direnişler sergilemiştir. Rojava'da insanlık ve demokratik bir devrim yaşanmakta. Bunun için de demokrasiye karşı olan güçler bu sisteme darbe vurmak istiyorlar. Suriye'deki güçler birbiriyle çelişmekte. Birlik olamıyor, sonuç alabilecek durumda olmalarına rağmen alamıyorlardı. Durum o kadar kötüleşmişti ki Suriye Şam'ı koruyamayacak duruma gelmişti.

“Muhalefet” adı altında kurulan güçler tüm Suriye'yi ele geçirmek istiyorlardı. Ama şimdi öyle bir durum ortada kalmadı. Bir araya gelen bu güçlerin bazılar El Nusra diğerleri ise farklı güçlere kaydı ve Türk devletinin kontrolü altına girdiler. Türkler de bu güçleri kendi çıkarları için kullandılar. Kendisi ayakta tutabilmek için Suriye halkına, Suriye devrimine karşı ve İran ile ittifaklarda kullandılar.

DAİŞ kırıldı. 'Özgür ordu' da ortadan kalktı. Geriye kalan çeteler de Türk devletinin eline geçti ve onlar tarafından kullanılmaktalar. Şimdi ise Türkiye'nin desteğiyle çetelerin yönünü Kuzey Suriye'ye döndürmek istiyorlar. Rojava'da, Kuzey ve Doğu Suriye'de halkların kardeşliği oluşturulmuş ve halka kendi kendini yönetebilecek imkanlar verilmiş. Halkların kardeşliği ile yapılan devrimi Türk devleti şimdilerde yıkmak istiyor. 2018 başlarında Türk devletine bağlı çeteler Efrîn'e saldırıp işgal ettiler. Şimdi Türk devleti Minbic'i ve Fırat'ın doğusunu hedef almakta. Bu tehditler ile Kuzey Suriye'deki gelişmelerin önünü almak istemekte. Halkımıza güvenimiz tamdır, oluşturdukları sistemi koruyacaklardır. Efrîn özgürleşene kadar ve bu sistem tüm dünyaya yayılana kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu süreçte birçok güç gelip geçti ama biz onlara göre hareket etmeyeceğiz. Amerika Suriye'den çekileceğini söyledi. Evet, çekilebilirler, böyle bir karar var ama gözle görülen bir hareketlilik yok. Biz kendi ölçülerimize göre hesabımızı yapmaktayız. Fakat bir gerçek var ki Amerika sonuna kadar Suriye'de kalamaz.

-Amerika'nın Suriye'den çekilme kararından sonra Amerikalı yetkililer ile görüşmeleriniz oldu mu?

Her zaman görüşmelerimiz var. Fakat biz hiçbir zaman gitmeyin demeyiz. Çünkü bugün yarın elbet bir gün gidecekler. Bizim konuştuğumuz şey onların gitmesi değil. Bizim konuştuğumuz kazanımlarımıza saldırılmasın. Biz halkımızı Türk devletinin saldırılarına karşı koruyacağız. Türk devletine engel olunmalı. Suriye'yi ve şehirlerimizi talan etmekte, zarar vermekteler. Suriye rejimi öz yönetim sistemini kabul etmeli ki elde edilen kazanımlar korunabilsin.

-Bu konuda rejimin tutumu nedir?

Rejim kendisi dışında kimseyi kabul etmiyor. Sadece Baas Partisi'nin olmasını istemekteler. Tamam Baas Partisi olsun, iktidar Şam olsun ama Suriye halkını ezmesinler.

Rejim zihniyetini bırakmalıdır. Bu zihniyetten dolayı Suriye bu durumdadır. Bu yüzdendir ki 8 yıldır Suriye'de savaş var. Bu yaklaşımalar yanlıştır. Suriye'ye bir çözüm bulmak için bu konuda dış güçlere yardımcı olabiliriz. Gözlemci ve koruyucu bir rol alabiliriz. Olmadı Kürt, Türk, Süryani, Asuri halkla birlikte bir proje ile yaşayıp kendimizi koruyacağız. Tüm saldırılara karşı tarihi bir direniş sağlayacağız

Şimdiye kadar kimse var mı arabuluculuk yapacak ya da bunu kendine görev olarak kabul eden? Mısır'ın arabuluculuk için hazır olduğu söyleniyor...

Arabulucu olacak ve görev alacaklar var. Fakat Mısır konusu eminim ki basında yanlış anlaşılmış. Mısır hazır olduğunu söylemedi. Sadece bu konuyu Mısır'ın yapabileceği umut edilmişti. Bir tek Mısır değil, başka ülkelerde de var bağlantılar. Bir çözüm olması için rejimi zorlamaktalar.

Bir tek ülke olmadığı için şimdilik o isimler kalsın. Birçok ülke var Suriye üzerinde etkisi olan. Hâlâ onlarla ilişkilerim devam etmektedir. Eğer Suriye sırtlarsa iyi olur ama yapmazsa biz direnişimizi sürdüreceğiz. Biz hiçbir zaman Suriye'den ayrılacağımızı söylemedik. Biz Suriye'den ayrılmak istemiyoruz. Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz. Hiçbir zaman diğer güçlerden çözüm istemedik.

Dış güçlerin himayesini istemek çözüm değil. Bugün de olsa yarın da olsa biz hep Suriye halkıyla beraber yaşayacağız. Dış güçler gelip gitmekte. Biz bu temelde hareket etmekteyiz. Çözüm için projelerim var. Rojava Kuzey Suriyeliler, Arap gençleri, Süryanilerle beraber DAİŞ'in elinden özgürleştirildi. Bundan vazgeçmeyeceğiz, destekleyeceğiz. Bunları sahiplenip tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. Özgürleştirilen yerlerde meclislerimizi kurduk. Halk artık 'biz kendi kendimizi yönetebiliriz' dediğinde kabul ediyoruz. Eğer onların yanında olmamızı istemezlerse onları dışlamıyoruz, destekliyoruz. Suriye'yi karıştıracak hiçbir şeye destek vermeyeceğiz.

-Heyetiniz Rusya'ya gitmişti. Rusya ile neler görüştünüz?

Heyetlerimiz sadece Rusya’ya değil, aynı zamanda birçok ülkeye gittiler. Bazı heyetlerimiz hâlâ dışarıdayken, bazıları ise döndü. Gündemimiz Suriye’ye nasıl bir çözüm bulacağız noktasındadır. Sizin de bildiğiniz gibi Rusya’nın Suriye’de Türkiye üzerine plan ve projesi var. Aynı zamanda ABD ve uluslararası koalisyona karşı da bir ağırlığı var. Rusya, Türkiye’ye oldukça fazla bir destek sağlıyor. Bu durum en iyi Efrîn’e dönük işgal saldırılarında açığa çıktı aslında. Şunu unutmamak gerek; bütün devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Buna rağmen onların gündemine bir şeyler taşımak ve gündemleştirmek istiyoruz. Eğer bunu başarabilirsek oldukça yararlı olacaktır. Bu temelde görüşmelerimiz devam ediyor. Bu görüşmeler sadece Rusya ile değil, diğer güçlerle de devam ediyor. Burada çok yönlü çalışıyoruz. Öz gücümüzü ve diplomasiyi kullanıyoruz. Bu çalışmalarımız kitlesel düzeyde gelişen demokratik eylemsellikler ile halkımız tarafından destekleniyor. Diğer ülkelerin de bilmesi gerekiyor ki biz rejim ile demokratik, ilkeli bir çözüm istiyoruz. Eğer bu temelde bir çözüm gelişirse Türkiye’nin işgal saldırılarının önü alınacak ve büyük bir fedakarlık ile verilen mücadele koruma altına alınacak.

-Efrîn’e dönük işgal saldırıları sürecinde rejime bağlı birliklerin Efrîn’e geçtiği söylendi. Şimdi ise Minbic’te aynı durum söz konusu. Bu durum Türk devletinin saldırılarını önleyebilir mi?

Mesele bir yada birkaç grubun gelmesi değil. Biz diyoruz ki gelin demokratik temelde ilkeli bir ittifak için masaya oturalım. İlkeli bir ittifak geliştirelim. Bir sistemiz var. Yine buna bağlı olarak yönetimlerimiz mevcut. Meselemiz şu olmalı; sınırlar başta olmak üzere bölgeyi nasıl güvenli ve korunaklı bir hale getirebiliriz… Eğer ilkeli bir ittifak olursa merkezi hükümet sınırları korumak zorunda kalacaktır. Bu durum gelişirse Türk devletinin ne Suriye devletine ne de özerk yönetime dönük saldırısı da söz konusu olabilir.

Efrîn meselesi başkaydı. O süreçte Efrîn’e gelen güçler resmi olarak rejime bağlı güçler değildi. Suriye ordusuna bağlı milis olarak adlandırabileceğimiz gruplardı. Minbic’e rejime bağlı güç girmedi. Rejime bağlı güçler Arima bölgesinde. Bu bölge güçlerimiz ile Türk devleti ve ona bağlı çete grupları arasında kalan bir ara bölge konumundadır. Sınırdır yani. Bu sınır hattında Rus birlikleri ile rejim birlikleri mevcut. Daha önce de bu bölgedeydiler. Bazı güçler bizden bu alanda konumlanmamızı talep etmişlerdi. Bazı güçler gelip burada konumlanmıştı. Bu her şey demek değildir. Esas olan rejimin özerk yönetimi tanıması ve onaylamasıdır. Kuzey Suriye bölgede yaşayan farklı halk ve inanç toplulukları tarafından yönetilmeli. Bunun yanı sıra Şam ile ilişkilerimiz olmalı. Bu da nasıl anlaşabileceğimiz göstergesi gibi aslında.

-Başûrê Kurdistan’da (Güney Kürdistan) Saddam rejiminin saldırıları ardından uluslararası güçler uçuşa yasak bölge kararı almışlardı. Kuzey ve Doğru Suriye için aynı durum söz konusu mu? Yani uluslararası güçler tarafından uçuşa yasak bölge edilmesi yönünde bir adım atılabilir mi?

Bazı ülkeler bunu gündemleştirmek istiyor. Hatta bunu söylediler. Avrupa Konseyinde gündemleştirilebilir. Böylesi bir çalışma var. Hangi düzeyde ve nasıl olmalı konusunda da görüşme trafiği var. Ve bu konuda toplantılar da yapılacak. Bu toplantı ve görüşme trafiği sonucunda bazı şeyler açığa çıkacak. Lakin şöyle bir risk var; BMGK ülkeleri eğer buna karşı veto kararı kullanırsa bu da gerçekleşmeyebilir. Bu durum da az da olsa gündemdedir. Birincisi Uluslararası güçler bizimle Türk devletinin arasına girerek garantör olabilir. Türk devleti her zaman Rojava’yı gerekçe yaparak ‘Bizim için tehlikedir’ diyor. Biz de bu gerekçeyi kaldırmak için dedik ki; uluslararası güçler sınır bölgelerine gelsin, biz mi ileri gidiyoruz yoksa onlar mı... Böyle bir niyetimiz yok. İkincisi, uçuş engeli. Bu bölge uçuşa yasak bölge ilan edilmeli. Bu mesele böyle ucuz bir mesele değil. Bu durum gündemde fakat sonuca dair net bir şey yok. Nasıl bir sonuç çıkacak belli değil.

-Türkiye sürekli 'tehdit'ten söz ediyor, 'Türkiye sınırındalar' diyor. Neden bu korku?

Bizim projemiz onlara tehdittir, çünkü bizim projemiz demokratik bir projedir. Bizim projemiz halkların birliğidir, savaşa karşıdır. Bizim projemiz DAİŞ’e yol açmama projesidir, El Nusra'ya yol açmama projesidir; bizim projemiz bütün sorunlara çözüm bulma projesidir. Bizim projemiz özgürlük projesidir, Türkiye devleti ondan daima bu projeden korkuyor. Türk devleti ne istiyor? Türk devleti yerel halkı birbirine düşürmek istiyor; Arap, Süryani ve Kürtlerin birbirine düşmesini istiyor. Onlar kölelik sistemi istiyor, kadın köleliği istiyor, demokrasi istemiyor. İstemiyorlar ki toplum özgürleşsin, istemiyorlar ki Kürt sorunu bitsin; biz bu yüzden onlar için tehdit durumundayız.

-Bu süreçte Başûr'un rolü ne olmalı?

Başûrê Kurdistan'da millet, siyasi partiler, hatta hükümetin bile Türk devletinin gerçek yüzünü görmesi lazım ve de bir açıklama yapmaları lazım. Başûr halkı unutmasın ki referandum zamanı ne yaptı; Türk devletine karşı çıktı, Kürt kazanımlarını istemiyordu. Tüm Başûr halkı, yönetim ve bütün hükümetin bunu görmesi lazım. Türk devleti Cerablus, Bab, Efrîn'i işgal etti ama hâlâ doymadı. Şimdiye kadar Başur yönetimi sesini çıkarmadı, halktan çıkan ses bazen az kalıyor. Başur halkı barışçıl kahramanlardır. Büyük öncüler bu halkın içinden çıkmıştır, Ne için şimdi işgale karşı sessizdir bu halk? Bu sessizlik devam ederse, sadece Rojava gitmeyecek, Başur da gidecek. Erdoğan daima Misak-i Milli'yi faaliyete sokacağını söylüyor. Misak-i Milli'ye göre Kerkük, Halep, Musul Türkiye sınırlarında olduğu için işgal etmeyi meşru görüyor. O alanları işgal etmek istiyor. Rojava öne çıkarılıyor, yarın Başur da gidecek. Bütün Başur halkı Başur'un her yerinde ayaklanmalı bu işgale karşı.

-Efrîn için planınız nedir?

Mücadelemiz hem askeri hem de diplomasi yönünde devam etmekte. Efrîn'de bir gerçek var ki bölgenin demografisi değiştiriliyor, insanlık değerleri yok ediliyor. Bu nedenle çok yönlü görüşmelerimiz sürüyor. Birçok belge ve dosya hazırlanıp yetkili yerlere gönderilmiştir. Diğer yandan Efrîn halkı Şehba bölgesinde zorlu yaşam şartları altında yaşamakta. 'Biz köy ve şehrimizi bırakmayız. Bizler zorla şehrimizden, toprağımızdan çıkarıldık, biz daima şehrimizin yanında olacağız, bu zorlu yaşam şartlarında direneceğiz' diyorlar. Diğer yandan Efrîn'de YPG-YPJ direnişi sürüyor. YPG-YPJ savaşçıları kahramanca direniyorlar, onları da içten selamlıyorum. Direniş Efrîn özgürleşene kadar devam edecektir.