AKP’nin gözü yine çalışanın emeğinde

Kıdem tazminatı değişikliği, İŞKUR fonundan en çok işverenin yararlanması ve işsizlik rakamları ile AKP-MHP iktidarı faturayı emekçilerin sırtına yüklemeye devam ediyor.

Türkiye 1 Haziran’da normalleşme sürecine girdi. Ama ekonomideki çöküntü önce rakamlarla gizlenmeye çalışıldı şimdiyse çalışanların kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatı tartışmaları yeniden başladı.
AKP-MHP iktidar bloğu öncelikle piyasaları ve iktidarlarını etkileyecek işsizlik oranları konusunda tartışmalı rakamlar ortaya koydu. Türkiye’nin salgın sürecinde yaşadıklarının tablosunun Haziran ve Temmuz aylarında ortaya çıkacağı TÜİK tarafından da belirtilmişti. Ancak Mayıs ayının sonunda TÜİK başkanı ile 10 bölge müdürü değiştirildi. Bu da AKP-MHP iktidar bloğunun gelecek rakamlardan rahatsız olacağına dair iddiaları kuvvetlendirdi.

TÜİK açıkladığı rakamlar “işsizliğin azaldığını” gösteriyordu. İlk itiraz DİSK’ten geldi. DİSK-AR açıklama ardından ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) standartlarında bir hesaplama yaparak elde ettiği sonuçları kamuoyu ile paylaştı. Peki, neydi bu rakamlar. TÜİK’in Mart 2020 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı 0,9 puanlık azalış ile yüzde 13,2 seviyesinde gerçekleşti.

ÜCRETSİZ İZNİ İSTİHDAM SAYDILAR

Peki, bu rakamlar neye göre elde edildi? Salgın boyunca işten çıkarmalar 3 ay ertelendi. Birçok çalışan “Ücretsiz izne” çıkarıldı ve kısa dönem ödeneğinden yararlandırıldı. Yapılan kısa dönem ödeneği ise normalin altındaydı. Öte yandan İŞKUR’un önceki gün yaptığı Ocak- Mayıs 2020 döneminde işçilere 6 milyar 119 bin TL kısa çalışma ödeneği, işverenlere ise 8 milyar 420 bin TL teşvik ve destek ayırmasını açıklaması bu fonunu ne kadarının sermaye için kullanıldığını da ortaya koydu.

DİSK, bu uygulama ile işsizliğin normalden az gösterildiğine dikkat çeken bir açıklama yaptı: “Covid-19 döneminde yaygın olarak işten çıkarma yerine kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği kullanılması nedeniyle milyonlarca işçi çalışmadığı halde istihdamda gözükecek. Örneğin, kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alan işçiler iş aramadıkları için işsiz sayılmıyor. Bugüne kadar 3,5 milyon işçi için kısa çalışma ödeneği başvurusu yapıldı ve 1 milyona yakın işçi ücretsiz izin ödeneği alıyor.”

DİSK’in ILO metodolojisinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre ise Covid-19 nedeniyle meydana gelen eşdeğer iş kaybı 5,6 milyon olarak gerçekleşti. Bu da 33 milyon 966 milyon olarak dikkate alınan geniş işgücüne göre revize edilmiş geniş tanımlı işsizlik (istihdam kaybı dahil) oranı ile yüzde 39 olarak hesaplandı.

EN KÖTÜ 10 ÜLKE ARASINDA

İşsizlik rakamları tartışılırken Türkiye, 18 Haziran’da yayınlanan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITIC) 2020 Küresel Hak İhlalleri raporunda, işçi hakları açısından en kötü 10 ülke içinde yer aldı. Bahsi geçen ülkeler şunlardı: Türkiye, Bangladeş, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Honduras, Hindistan, Kazakistan, Filipinler ve Zimbabwe.

ITIC’ın bu raporu açıkladığı aynı gün milyonlarca çalışanı ilgilendirecek bir karar için AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİSK Başkanı Özgür Burak Akyol, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ve Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan ile Saray’da kıdem tazminatını konuşmak için bir araya geldi.

ERDOĞAN DA SENDİKALAR DA ISRARLI

Erdoğan’ın Haziran ayı başında “Türkiye’nin istihdam kalkanını hızlıca devreye aldıktan sonra tamamlayıcı emeklilik sistemini de 2022’de yürürlüğe sokacağız” dediği TES ile kıdem tazminatının bir fonda toplanması amaçlanıyor. Kıdem tazminatı meselesi daha önce de defalarca gündeme geldi. Ama bir anlaşma sağlanamadı. Görüşmelere katılan Türk-İş başkanı Ergün Atalay da bu tasarıya itiraz edenlerden. Atalay’ın itiraz gerekçesi kıdem tazminatının İş Hukuk’unun temeli olması ve bu düzenleme ile birçok hak gaspına kapı aralaması.

Görüşmelere çağrılmayan DİSK de bu uygulamaya karşı olanlardan. DİSK’ten yapılan açıklamada: “Kıdem tazminatı bir işveren yükümlülüğüdür, son ücret üzerinden hesaplanır ve iş güvencesi dayanağıdır. Kıdem tazminatını işveren yükümlülüğü olmaktan çıkaracak, son ücret ile bağını koparacak, iş güvencesi dayanağı olmaktan çıkaracak her türlü dayatma, bir müzakerenin değil ancak mücadelenin konusu olabilir” denildi.

ALBAYRAK’IN REFORM PAKETİNDE VARDI

Erdoğan’ın zikrettiği tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) ilk olarak 2019’de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 10 Nisan’da yaptığı reform paketinde açıklandı. Yeni Ekonomi Programı (YEP) olarak açıklanan pakette kıdem tazminatı, “Ekonominin uluslararası sermaye hareketlerindeki oynaklığa dayalı kırılganlığını azaltacak, reel sektörü TL cinsinden ucuz ve uzun vadeli kaynak sağlayacak bir Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) sosyal tarafların mutabakatı ile kurulacak ve sermaye piyasalarını derinleştirecek kapsamlı bir reform paketi devreye sokulacak” dendi. İşçi sendikaları bu tanımda yer alan sosyal mutabakat kısmına başından beri şerh düşüyor.

Peki, kıdem tazminatı fonu nasıl yapılacak? Halihazırdaki kıdem tazminatı her hizmet yılına karşılık 30 günlük ücret üzerinden ödeniyor. Sistemde çalışılan her yıl için 30 günlük ücret üzerinden ödenen tazminat gelirin yüzde 8,33’üne karşılık geliyor. İktidarın elinde iki formül var. Bu formüllerden birinde 19 gününün mevcut şekildeki gibi kalması, 11 günün ise kıdem tazminatı fonuna devredilmesi öngörülüyor. Yani 11 günlük brüt ücret kıdem tazminatı fonuna gidecek.

Reuters’un haberine göre ikinci formül ise şöyle: “Kıdem tazminatı fonu için yüzde 6 oranında prim kesilecek. Bunun 4 puanı işveren, 0.5 puanı işçi priminden oluşacak. Devlet 1 puan katkıda bulunacak. Vergi indirimi yoluyla da 0.5 puanlık ilave prim katkısı yapılacak. Böylece toplam prim tutarı yüzde 6 olacak. İşçi sendikalarına göre fona yüzde 6 oranında prim kesilmesi, 21.6 günlük kıdem tazminatına karşılık geliyor.”

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan uygulamanın 2022’de hayata geçeceğini, Albayrak’ın hazırladığı YEP ise sosyal mutabakata göre yol alınacağını söylüyordu. Sendikalar kıdem tazminatının fona devredilmesine karşı. Hem sendikal haklar hem de kazanılmış hakkın geriye gitmesi anlamında olduğunu ifade ediyor.