Amed'in gizemli tarihi: Bırkleyn mağaraları

Bırkeleyn mağaraları antik dünyada "dünyanın bittiği yer" gözüyle bakılan, efsanelerde ve kutsal kitaplarda "ölümsüzlük suyunun aktığı yer" olarak biliniyordu.

Amed, Taş devrinden bu yana ilk insanların yerleşim yeri olarak seçtiği ve bilinen tarihinin yanı sıra doğa güzellikleri ve efsaneleriyle ünlü bir kent. Özellikle Lice, Ergani, Bismil, Silvan arasındaki bölge, antik çağdan beri burada yaşayan halklar için bir sığınak olmuş ve ilk yerleşim bölgeleri olarak seçilmiş. Seçilen yerlerin başında ise Hasuni mağaraları, Kortik tepe, Hilar mağaraları ile Lice ilçesinin hemen yakınlarında bulunan ve Neolitik dönemden kalma Bırkleyn mağaraları ile Bırkleyn suyu geliyor.

Antik dünyada "dünyanın bittiği yer" gözüyle bakılan, efsanelerde ve kutsal kitaplarda "ölümsüzlük suyunun aktığı yer" olarak bilinen Bırkleyn mağaralarında, kısıtlı imkanlarla yapılan arkeolojik araştırmalara göre 8 bin yıl öncesine ait insan yaşamına dair izler bulunmuş. Efsanelerde geçen ve "ölümsüzlük suyu" olarak nitelendirilen Bırkleyn suyu, Dicle Nehri'nin iki ana kaynağından biridir aynı zamanda. Bu su, yerin altında doğal bir tünelden geçtikten sonra yeniden yeryüzüne çıkar. Bırkleyn suyunun kaybolduğu bu yer "dünyanın bittiği yer" olarak efsaneleşmiş.

1862'DE KAYIT ALTINA ALINDI

Binlerce yıldır, bölgede yaşayan halk tarafından bilinen ve üzerine efsaneler üretilen Bırkleyn mağaraları, ilk kez 1862'de Amed'i ziyaret eden İngiliz konsolos Taylor tarafından kayıt altına alınmış. Ardından Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Arkeolog Dr. Andreas Schechner tarafından yüzey araştırması yapılmış; mağaraların duvarlarında bulunan yazıt ve kabartmaların Milat'tan Önce (M.Ö.) 1100 ile 850 yıllarında Asurlulara ait olduğu tespit edilmişti.

8 BİN YILDIR KULLANILIYOR

Arkeolog Dr. Schechner tarafından yapılan ön kazı incelemelerinde elde edilen insan yapımı kalıntıların ışığında bu bölgenin M.Ö. 6000 yılından itibaren kullanıldığı anlaşıldı.

Araştırmalar sonucunda, Bırkleyn mağaralarının suyun aktığı ilk bölümde Asur Kralı I. Tiglatplaser'e ait iki stel ve iki kitabe bulunuyor. Stel ve kitabeler mağaranın kuzey yüzünde ve oldukça yüksekte bulunduğundan dolayı tahrip edilmediğinden bugün bile net olarak görülebiliyor. Kitabelerden biri stelin ön cephesindedir. Hükümdar, eliyle kitabeyi işaret etmektedir.

Asur Kralı III . Salmanassar'a ait olan stel ile iki adet çivi yazılı kitabe ise bu mağaranın biraz ötesinde ve yüksekte bulunan başka bir mağaranın batıya bakan yüzündedir. Stel ve kitabenin bir kısmı, define avcılar tarafından tahrip edilmiş. Bu stelinde hükümdar, mağara içinde bulunan ikinci bir mağarayı işaret etmektedir. Büyük olan mağara ise sarkıt ve dikitlerden oluşmaktadır.

Bırkleyn mağaralarında bulunan kitabelerde Asur Kralı II.Salmanassar'a övgüler dizilen yazıtlar vardır. Bu yazıtların birinde Asur Kralı III.Salmanassar şöyle diyor: "Benim krallığımı seven, benim adımı yücelten büyük tanrılar Assur, Bêl, Sîn, Samas, Adad, Istar. Salmânu-asarêd (III. Salmanassar), dört cihanın kralı, Asur'un Kralı, Assur-nâsir-apli'nin (II. Asurasirpal) oğlu, Asur'un Kralı, Tukultî-Ninurta'nın (II.) oğlu, Asur'un Kralı Nairi Ülkesi (Van Gölü) denizinden güneşin battığı büyük denize Akdeniz) hâkim fatihi. Hatti Ülkesi'ni tümüyle fethettim. Enzu geçidine girdim. Suhmu, Daiânu, Urartu Ülkeleri'ni tümüyle fethettim. Gilzanu Ülkesi'ne geçtim. Gilzanulular'ın vergilerini kabul ettim. Üç kez Nairi Ülkesi'ne gittim. Adımı Dicle'nin kaynağına yazdım."

KEHF SURESİ VE ZÜLKARNEYN EFSANESİ

Halk arasında anlatılan, ancak tarihi hiçbir belgeye dayanmayan efsaneye göre; Pers ülkesini işgale giden ve M.Ö. 356-323 yılları arasında yaşamış olan ünlü Makedonyalı komutan Büyük İskender, 15 bin kişilik ordusu ile bir süre burada konaklamış. Halk arasında aynı şekilde Kur'an'da Kehf suresinde anlatılan Zülkarneyn'in yaşamının bir dönemini burada geçirdiği anlatılır. Bunun için yöre halkı bu efsaneyi anlatırken İskender-i Zülkarneyn diye bahseder. Halk arasında İskender ile Zülkarneyn'in aynı kişi olduğuna inanılır.

Efsaneye göre İskender-i Zülkarneyn antik çağda Bırkleyn mağaralarına gelmiş ve Çeper kalesinde kalmıştır. (Çeper kalesi kalıntıları halen bölgede mevcut. Bizanslı yazar Procopius'un M.S. 507-555 yazdıklarından, söz konusu kalenin adının İllyrisos olduğu ve büyük ihtimalle Justinianus döneminde M.S. 527-565 kurulduğu anlaşılmaktadır. )

Bir başka efsanede ise İskender-i Zülkarneyn bir sefere giderken, başının iki tarafında boynuz gibi iki ur çıkmış ve çok acı vermeye başlamış. İskender'e bir gün rüyasında, Lice'de bulunan Bırkleyn mağaralarındaki suda yıkanırsa boynuzlarının kaybolacağı söylenmiş. İskender-i Zülkarneyn hemen yolunu değiştirerek, gelip Lice'yi fethetmiş. Bırkleyn mağaralarının suyundan içip başını da bu suyla yıkayınca boynuzlarından biri hemen yok olmuş. Diğeri ise kısa bir süre içinde iyileşmiş. Efsaneye göre Bırkleyn mağarasının sonunu görene halen rastlanılmamıştır.

DEFİNE AVCILARININ TALANI

Türk Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2004'te Bırkleyn mağaralarına yönelik yapılan yaklaşık 40 günlük çalışma sonucunda, 5 ayrı mağarada yapılan incelemelerde mağaraların tamamında define avcılarının kaçak kazılarına maruz kaldığı ortaya çıktı.

Araştırmada, 150 seneden beri arkeoloji literatüründe yer almasına rağmen mağaralar ve çevresindeki bölgede ilk çağlardan bu yana insan yerleşiminin olduğu tespit edildi. Arkeologlarca define avcılarının talanına rağmen yapılan kısa süreli incelemelerde bile demir ok uçları ve seramik parçaları bulundu. Yapılan çalışmalarda Bırkleyn mağaralarında Neolotik, Kalkolitik dönemler, Tunç Çağı, Demir Çağı ve Bizans dönemine ait insan izlerine rastlandı.

Bırkleyn mağaraları yıllardır definecilerin talanına maruz kalsa da efsaneleri ve doğa güzelliğiyle Amed'in gizemli yerlerinden biri olma özelliğini koruyor.