Ekolojistlerden 28 Mayıs çağrısı: Toprağımızı talan edenlere oy yok

İktidarın eko-dengeyi yok etmesi ve doğa talanına karşı yıllardır mücadele eden ekolojistler, 28 Mayıs’ın AKP-MHP iktidarının ve onun yarattığı doğa talanının son bulması için önemli bir dönemeç olduğunu belirtti.

AKP’nin 22 yıllık iktidarı boyunca yaptığı en ağır yıkımlar arasında doğayı talan etmesi yer alıyor.

AKP iktidarı sadece inşaatlarla değil, barajlar, HES’lerle özellikle Kürdistan doğasını bilinçli bir şekilde yağmaladı.

Tarihi Hasankeyf’in sular altında bırakılması, Elbistan’da yeniden yapılacak olan elektrik santrali, Kurdistan’ın birçok şehrine yapılan HES’ler, Kürt coğrafyasının tamamen talanını hedefleyen bir politikanın sonuçları olarak ortaya çıktı.

En son 6 Şubat depremleri sonrası ortaya çıkan tablo ise, yerleşim yerlerine yapılan inşaatların sadece rant için yapıldığını ağır bir dramla gözler önüne serdi.

SERMAYE DEVLET İÇİNDE KANSERLEŞTİ

AKP iktidarına karşı ekoloji mücadelesi verenler, yaşananları ve 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçimlerine yönelik tavırlarını ANF’ye değerlendirdi.

HDP Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Menekşe Kızıldere AKP döneminde hem canlıların yaşam hakkını hem de kültürel hafızayı yok eden bir talanın olduğuna dikkat çekerek, bu ekolojik yıkımın özel savaş aracına dönüştüğünü, ekolojik varlıkların bir savaş aracına dönüştürüldüğünü dile getirdi.

Kızıldere şunları söyledi: “Türkiye’nin orman ve yer üstü su varlıklarına harita üstünde bakınca her yerde maden ve enerji şirketlerinin istilasını görmekteyiz. Üstelik artık sermaye ve iktidar iç içe geçtiği için bu istila sadece sermaye istilası olarak tanımlanamıyor. Neden bağı bahçesi iş makinalarının altında yok edilen köylünün sadece dert anlatmaya kalktığında, karşısına sermaye adına kolluk dikilip, bir de üstüne şiddet uyguluyor? Çünkü artık sermaye kimdir, iktidar kimdir bu sınır kaybolmuştur. Her ekolojik talanın baş rolünde olan beşli çetenin bir grup aç gözlü sermayedar olmadığını hepimiz biliyoruz. Sermaye devlet kurumları içinde kanserleşmiştir. Bu kanser ekolojik varlıklara da yayılmakta, bizlere kurak, verimsiz, susuz, havası kirli bir gelecek yaratmaktadır.”

BU TEHLİKELİ ORTAKLIĞI BİTİRMEK ELİMİZDE

Kızıldere, 28 Mayıs’ın ekolojik kırıma karşı mücadele için önemli bir şans olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tam da buna engel olabilmek için 28 Mayıs’ta elimizde bir şans vardır. Elbette ne iktidarın ne de sermayenin ekolojik varlıkları rant aracına dönüştürmesine izin vermeyeceğiz fakat şu anda karşımızda kendini devlet sanan bir siyasi parti ve onunla iç içe geçmiş kirli, vahşi bir sermaye grubu vardır. Bu tehlikeli ortaklığı bitirmek elimizde. Bu seçimle malum siyasi partiye sadece bir siyasi parti olduğunu, sermayeye de ekolojik varlıkların kimseye ait olmadığını ve tüm ekolojik varlıkların koruyucusu olduğumuzu güçlü bir şekilde hatırlatmalıyız. Bu sebeple 28 Mayıs’ta sandığa gidip, oy verip, ceberut düzeni verdiğimiz oyla gönderebiliriz.”

ZEHİRLEMEDİKLERİ TEK BİR VADİ, NEHİR KALMADI

Polen Ekoloji Derneği’nde ekoloji mücadelesi veren Cemil Aksu, geride kalan AKP’nin 22 yıllık iktidarının bir yağma dönemi olduğunu, kentlerin inşaat şantiyesine döndüğünü, kentlerde neredeyse bir parkın bile kalmadığını, merkezi kentlerde birkaç tane organize sanayi bölgesinin kurulduğunu ve bunlar için doğanın talan edildiğini belirterek şunları söyledi: “AKP'nin kurduğu bu doğa rejimi şimdi yeni bir aşamaya geçiyor. Dünyada ABD/AB'nin dünyanın yeniden sömürgeleştirilmesi, Rusya ve Çin'in ekonomik ve siyasi olarak alt edilmesi için geliştirdikleri savaş stratejisi Türkiye'ye yeni misyon ve roller yüklüyor. Doğa koruma alanında da OHAL rejiminin alası yapıldı. Bir tek vadi, nehir yok ki zehirlenmemiş olsun. Ovalarımızda üretilen gıdamız zehirli, havamız kirli, kuraklık kırmızı alarm veriyor. Türkiye Batı'nın çöp merkezi haline geliyor. İşte böyle bir ortamdayız. Seçimlerin sonuçları ne olursa olsun, bütün bu doğa rejimine karşı mücadele etmek zorundayız. Çünkü bu bizim için ani ya da yavaş ölüm demek. Sadece bizim değil gelecek kuşaklar açısından da böyle.”

TARİHİMİZİ SULAR ALTINDA BIRAKANLARA OY YOK

Hasankeyfi Yaşatma Girişiminden Rıdvan Ayhan ise, AKP döneminde yapılan Ilısu barajı ile Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin yok edilmek istendiğini belirtti.

Bu mücadelenin 33 yıllık bir geçmişinin olduğunu ve en büyük direnci AKP- MHP iktidarının gösterdiğini söyleyen Ayhan, bütün itirazlara, toplumsal tepkilere rağmen Ilısu Barajının tamamlanıp, 12 bin yılık Hasankeyf dahil olmak üzere 300’e yakın tarihi alanın sular altında kaldığını ifade etti.  

Ilısu Barajının faaliyete geçmesiyle Dicle Vadisi’nin, kırmızı listede bulunan birçok canlı türü ile yüzlerce endemik bitki türünün yok edildiğini sözlerine ekleyen Ayhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ormanlarımızı yakanlara, ağaçlarımızı kesenlere, tarihimizi yok edenlere, tarihimizi sular altında bırakanlara, toprağımızı sular altında bırakanlara, Mezopotamya havzasını sular altında bırakanlara, köylerimizi sular altında bırakanlara asla oy vermeyeceğiz”