Evlatlarının kanıyla yeşeren ülke: Kürdistan

Dünyanın gözleri önünde sömürülen bir ülke; katledilen insanları, yakılan cennet coğrafyası ve tüm bunlara inat direnişçi evlatlarının kanıyla canlanan ülke: Kürdistan.

Kürdistan dağlarında savaşın kızgın olduğu Qıleban (Uludere) hattında gerilla güçleri ile birlikteyiz. Bulunduğumuz alanı tanımak için sabahın erken saatlerinde yola koyuluyoruz. Bir gerilla patikasında bir süre ilerledikten sonra ara veriyoruz. Birçok savaşa şahitlik eden bu toprakların sık ormanlıkları arasında otururken duyuyorum o sözcükleri. Bir gerilla, “Bu ağaçlar kanıyla ülkesini sulayan genç bedenler sayesinde yeşeriyor. Faşist Türk devleti bu güzelim ağaçları yaktıkça onlar inadına yeşermeye devam ediyor. Ülkemin evlatlarının kan döküldükçe, Kürdistan toprakları daha da yeşeriyor. Yeşeren Kürdistan toprakları sevdalı evlatlarına olan bağlılığını ifade ediyor” diyor.

'HER ZULMÜN HESABI SORULACAK'

Bu sözleri sarf eden genç bir kadın gerilla. Adı Rojin. Gerilla saflarına 2014 yılında Colemerg’in Gever ilçesinden katılmış. Genç ve dinamik olan Gerilla Rojin bulunduğumuz alanda rehberlik ediyor bize. Karşıdan baktığı Türk karakollarının kendisinde uyandırdığı büyük nefret ve kini görmek çok da zor değil. Bunu saklama çabasına girmiyor; aksine, ülkesini sömüren, halkına zulmedenlere büyük öfke duyduğunu söylüyor o an ve ardından ekliyor: “Kürdistan halklarına çektirdikleri her zulmün hesabı sorulacak onlardan.”

Bulunduğumuz alanı dolaşmaya devam ederken Rojin kısık bir sesle, birden, “Burada kendinizi eğin, karakollara görüntü veriyoruz” diyor. Onu takip ediyor ve onun gibi hareket ediyoruz. Karakollara görüntü veren yeri geçtikten sonra bir yerde bekleyip boynundaki dürbünle keşif yapıyor. Karakolu gözetlediği esnada; “Yanı başlarında, her an enselenmeyi bekleyen bir ordunun ne zamana kadar bu toprakları işgal edebileceğini hiç düşündünüz mü, diye bir soru yöneltiyor. Sessiz kalıyorum kısa bir süre. Daha sonra "peki ya siz neler düşünüyorsunuz" diye soruyorum.

HER ŞEYİ GÖZE ALACAK KARARLILIK

Şöyle diyor, Rojin: "Tüm dünya tarihine bir bakın. Direnen halklar karşısında hiçbir diktatör faşist egemen güç kazanmadı. Hepsi bir bir yenildiler ve tarihin kara sayfalarından kurtulamadılar. Onları yargılayanlar ise direnenlerdir. Biz Kürdistan özgürlük savaşçıları da bu mücadelede elbet galip geleceğiz. Çünkü bizim yaşam felsefemiz özgür yaşamlar için savaşmaktır. Zalimin zulmüne karşı direnmektir. Bu felsefe yaşadıkça zalimler hiçbir zaman galip gelmeyecektir. Kürdistanlının özgürlüğü yakındır.”

Bunlar, yaşam savaşında kararlı ve net olan savaşçı bir Kürt kızının ağzından dökülen sözler. Kararlı özgürlük savaşçılarının verdikleri savaşta özgürlüğe ulaşmak için her şeyi göze alacaklarını anlıyoruz.

DOLA QETLÎAMÊ...

Her bir dağa farklı bir isim veren ve her birinin de bir hikâyesi olan tepelere, vadilere bakıyorum. Gerilla Rojin anlattıkça yazılmalı tüm bunlar, diye düşünüyorum. Bu topraklarda yaşayan tüm kahramanlıklar yazılmalı. Böyle düşünürken bir adım önümde duran Rojin eliyle çok uzakları işaret ettiği bir vadiyi gösteriyor. Boynundaki dürbünü uzatarak, “Şu vadiye iyi bak, diyor. Orası Dola Qetliamê'dir. Neden katliam vadisi denildiğini biliyor musunuz? Orada insanlarımız Türk savaş uçakları tarafından katledildi. 34 masum insanın vahşetiyle kan revan içerisinde kaldı orası. Arkadaşlar bu yüzden oraya Dola Qetliamê diyorlar" dedi.

Rojin’in işaret ettiği yer 2011 yılında Türk savaş uçakları tarafından Roboskî köyünde 34 insanın katledildiği vadi.

Soğuk karlı bir kış sabahında karı kırmızıya çeviren paramparça bedenleri gördüğüm o sabaha gidiyorum. O haberi ilk duyduğum ana. İnsanlığın tüm dünyanın gözleri önünde paramparça edildiği o güne. Sık ağaçlarıyla görünen vadiye bakarken o anı yeniden yaşıyormuş gibi irkiliyorum.

Katliam vadisine bakarken Gerilla Rojin, “Şimdi neden 'Kürdistan toprakları, evlatlarının kanıyla sulanıp yeşeriyor' dediğimi anladınız mı" diye soruyor.