FAO: Hayvancılık sektörü sera gazı emisyonlarının yüzde 12’sini oluşturuyor

FAO'nun cuma günü yayınladığı bir rapora göre, hayvancılık sektörü, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yüzde 12'sini oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporunda 2015 referans yılını referans aldı. 2015’te 810 milyon ton süt, 78 milyon ton yumurta ve 330 milyon ton etin üretildiği belirtildi.

Rapora göre, küresel et talebindeki artış devam ederse, hayvancılık sektörünün iklim üzerindeki olumsuz etkileri daha da kötüleşebilir.

Raporda, hayvancılık sektöründen kaynaklanan emisyonları azaltmak için önerilen çözümler arasında, hayvan besleme yöntemlerinin değiştirilmesi, hayvanların sağlıklarının iyileştirilmesi ve zincir boyunca verimliliği artırmak yer alıyor.

Ayrıca, zengin ülkelerde et tüketiminin azaltılması da bir seçenek olarak öne çıkıyor, ancak bu seçenek kapsamlı bir çözüm olmaktan ziyade sınırlı bir etki sağlayabilir.

Rapora göre, hayvancılık sektörü tarafından üretilen gıda maddeleri açısından et, süt ve yumurta en büyük kaynakları oluşturuyor; bunların içinde et yüzde 67'lik bir paya sahip.

Sığırların emisyonlardaki büyük payı (yüzde 62) dikkat çekiyor. Raporda ayrıca, hayvancılıkla bağlantılı emisyonların sadece hayvanların üretim aşamasında değil, aynı zamanda gübre üretiminden nakliyeye kadar olan süreçte de önemli olduğu vurgulanıyor.

FAO, hayvancılık sektöründeki emisyonları azaltmanın etkili bir yolunun, hayvanların verimliliğini artırmak için çeşitli teknikler kullanmak ve hayvanların kesime gönderilme yaşını düşürmek olduğunu belirtiyor. Ayrıca, genetik özelliklerin seçilmesi, yemdeki gelişmeler ve israfın azaltılması gibi önlemlerin de etkili olabileceği ifade ediliyor.

Raporda, dünya genelinde et tüketiminin artış eğiliminde olduğu, ancak iklim, sağlık ve hayvan refahı endişelerinin bu artışı yavaşlatabileceği belirtiliyor. Ancak, nüfus artışı ve kişi başına düşen et talebindeki büyüme, hayvansal protein tüketimini 2020 ile 2050 arasında yüzde 21 oranında artırabilir.

FAO, bu artışın sürdürülebilir bir şekilde karşılanabilmesi için hem üretim hem de tüketim tarafında çeşitli önerilerde bulunuyor. Bu öneriler arasında, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde, daha düşük emisyon yoğunluklarına sahip sistemlerden ilham alınması ve bu bölgelerdeki iyileştirmelerin teşvik edilmesi de bulunuyor.