KCK: Türkiye bir an önce doğa ve insan düşmanı zihniyetten kurtulmalı

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Erzincan’ın İliç ilçesindeki siyanürlü altın madeninde yaşanan felaketle ilgili olarak yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bir an önce doğa ve insan düşmanı zihniyetten kurtulması gerektiğini ifade etti.

İliç’te ortaya çıkan durumun AKP-MHP zihniyetine karşı verilen mücadelenin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade eden KCK, “Türkiye bir an önce bu rantçı, talancı, doğa ve insan düşmanı paragöz zihniyetten bir kurtulmalıdır. Bütün toplumsal kesimlerin, demokrasi güçlerinin, ekolojistlerin, insana, topluma ve doğaya değer veren herkesin bu zihniyete karşı güçlü bir tutum içerisine girmesi gerekmektedir. Artık Türkiye ve Kurdistan bu zihniyetten kurtarılmalı, doğa özgürleştirilmeli, yaşam demokratik kılınmalıdır” ifadelerini kullandı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı'nın açıklaması şu şekilde:

"Erzincan'ın İliç ilçesinde siyanürlü atık toprağın kayması ve döşenen boruların patlaması sonucu dokuz maden işçisi toprak altında kalmış ve tüm bölge çok ciddi bir felaketle yüz yüze kalmıştır. Sömürgeci ve rantçı anlayış sonucu son derece ciddi ve tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştır. Sadece toprak altında kalan dokuz işçinin yaşamı değil, çok geniş bir coğrafya ve ekosistem zehirli kimyasalların etkisine maruz kalmış ve tehlike altına girmiştir. Yaşanan tam bir Çernobil'dir.

DOĞA DÜŞMANI ZİHNİYET AKP-MHP İKTİDARI ALTINDA DAHA DA ARTTI

Bilindiği gibi son yıllarda dünyanın birçok yerinde siyanürle altın arama yasaklanmış, bu türden madenler kapatılmıştır. Bunun nedeni siyanürün yol açtığı ekolojik tahribattır. Zehirli kimyasallar hem insan yaşamına hem de doğaya, toprağa, suya, bitkiye ve bütün canlılara ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sonuçlar yaşanan birçok olayda tecrübe edinmiştir. Aynı tecrübeler Türkiye'de de yaşanmıştır. Türkiye'de olduğu kadar dünyanın başka hiçbir yerinde madenlerin ve zehirli kimyasalların yol açtığı felaketler yoktur. Yüzlerce defa madenler büyük facialarla sonuçlanmış, binlerce işçi yaşamını yitirmiş, doğa ve ekosistem büyük zararlar görmüş, ekolojik yıkım yaşanmıştır. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte Türkiye defalarca bu felaketlerle karşılaşmıştır. Çünkü AKP iktidarı insan, toplum ve doğa endeksli bir siyaset izlememiş, tümüyle rant ve kar amaçlı sömürgeci ve yıkıcı bir siyaset izlemiştir. İnsan, toplum ve doğa düşmanı bu zihniyet ve siyaset AKP-MHP birlikteliği ve yönetimi altında daha da artmıştır. İliç'te ortaya çıkan durum bunun son örneğidir.

AKP-MHP’NİN NE KADAR YERLİ VE MİLLİ OLDUĞU İLİÇ’TE ORTAYA ÇIKTI

Öncelikle şunu bilmemiz gerekir ki maden faciaları başta olmak üzere insanın yol açtığı felaketler sadece insana zarar vermiyor, insan yaşamına mal olmuyor. Binlerce, yüz binlerce bitki ve hayvan türü bundan etkileniyor, toprağı besleyen mikro organizmalar yok oluyor, toprak kirleniyor, su kirleniyor, ekosistemde ciddi tahribatlar oluşuyor. İnsan yaşamı kadar doğanın yaşamı da olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla sadece insan yaşamı çerçevesinde ele almak, yaşamını yitiren insan sayısına göre çok ya da az tepki vermek yetersiz bir tutumdur. Elbette insan yaşamı değerlidir. Ama biliyoruz ki insan doğanın bir parçasıdır. İnsan doğayla var olur ve yaşar. Doğa olmadan hiçbirimiz olamayız, yaşayamayız. Hava, su, toprak, bir bütün ekosistem tüm canlı yaşamının kaynağıdır. Doğa hepimizin anasıdır, bizi var eden ve yaşatandır. Eğer doğayı kirletir, zarar verir, yok edersek kendi sonumuzu da getirmiş oluruz. Böyle bir bakışla, zihniyetle yaşama, doğaya yaklaşmamız gerekir. Ama maalesef AKP-MHP iktidarında bu zihniyetin zerresi bile yoktur. AKP-MHP zihniyeti insan yaşamını ve doğayı hiçbir şekilde önemsememekte, sadece ve sadece para, rant, maddi kar derdindedir. Türkiye bütünüyle şirketlere, mafyalara, rant ve para babalarına teslim edilmiş. Kendileri de şirketlerin, mafyanın, rant ve paranın ortaklarıdır. Birlikte Kurdistan'ı ve Türkiye'yi sömürmekte, doğasını katletmekte, ekosistemini bozmaktadır. Bunlar elinde Kurdistan ve Türkiye doğası ve insan yaşamı büyük bir yıkımla karşı karşı kalmıştır. Her yerde madenler, zehirli kimyasallar, ağaç kesimi, HES'ler, barajlar… Faşist Hitler ve Mussolini'nin dillerine pelesenk ettiği "yerli ve milli" safsatası ile AKP-MHP iktidarı yıllardır suçlarını örtmeye, Türkiye toplumunu aldatmaya, susturmaya çalışıyor. Ne yazık ki Türkiye'de muhalefet iktidardan farksız olduğundan, milliyetçi ideolojinin etkisinde olduğundan, AKP-MHP iktidarının sahte yüzü ortaya konamıyor, gerçeğinin toplum tarafından açıkça görülmesini sağlayamıyorlar. Demokrasi güçleri de yetersiz kalmakta, ortak bir iradeyle radikal çıkış yapamamakta, bu rantçı, paragöz, doğa ve insan düşmanı zihniyeti teşhir edip durduramamaktadır. Türkiye'de bunlar gerçekleşmediği için AKP-MHP iktidarı yeni ve iyi bir şeymiş gibi her yerde bu safsatayı kullanıyor ve toplumsal tepkilerin önünü alıyor. Ama işte AKP-MHP'nin ne kadar yerli ve mili olduğu İliç'te ortaya çıkmıştır. Yerini ve milletini seven böyle mi yaklaşır? Toprak altında kalan işçilerin canı, yüz binlerce hayvan ve bitkinin maruz kaldığı kimyasal etki, Fırat Nehri'nin kirlenmesi, Mezopotamya havzasının yaşadığı tehlike… Bütün bunlar AKP-MHP iktidarının gerçeğini, zihniyetini bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.

DOĞA DÜŞMANI ZİHNİYETTEN BİR AN ÖNCE KURTULUNMALI

İliç'te altın madeninde yaşanan zehirli toprak kayması, boyutları henüz ortaya konulmamış gerçek bir felakettir. Bu, AKP-MHP'nin Çernobil'idir. İktidar ve iktidarın tekelindeki medya tehlikenin boyutunu gizliyor. Sorun sadece toprak altında kalan işçiler olarak sunuluyor. Büyük günahlarını ve suçlarını örtmek için gündemi işçilerin kurtarılması olarak doldurmaya çalışıyorlar. Gerçekte işçilerin yaşamıyla ilgili hiçbir kaygıları, duyguları yoktur. Soma'da, Amasra'da, 6 Şubat depreminde AKP-MHP'nin işçileri ve insanları zerre kadar önemsemediğini hep birlikte gördük. Dolayısıyla iktidar medyasının yaptığı tam bir çarpıtma, büyük günahı gizleme faaliyetidir. Ortada çok ciddi bir durum vardır. Zehirli kimyasalların Fırat suyuna karışması ve Mezopotamya havzasının büyük bir tehlike altına girmesi söz konusudur. Sadece Erzincan ve İliç değil, bütün Mezopotamya tehlike altına girmiştir. Bilindiği gibi Dicle Nehri'yle birlikte Fırat Nehri Mezopotamya havzasını oluşturmakta ve Basra Körfezine dökülerek denize ulaşmaktadır. Fırat Nehri'nin zehirlenmesi demek bütün bu alanlarda bulunan insan, bitki, hayvan, toprak, su, mikro organizmanın tehlike altına girmesi demektir. Büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıyayız. Bu olay vesilesiyle AKP-MHP'nin insan, toplum, doğa düşmanı rantçı zihniyetini şiddetle kınıyoruz. AKP-MHP iktidarı Türkiye ve Kurdistan coğrafyasını ve doğasını her gün biraz daha yıkıma uğratmaktadır. İliç'te ortaya çıkan durum AKP-MHP zihniyetiyle mücadelemizin ne kadar gerekli ve doğru olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.  Türkiye bir an önce bu rantçı, talancı, doğa ve insan düşmanı paragöz zihniyetten bir kurtulmalıdır. Bütün toplumsal kesimlerin, demokrasi güçlerinin, ekolojistlerin, insana, topluma ve doğaya değer veren herkesin bu zihniyete karşı güçlü bir tutum içerisine girmesi gerekmektedir. Artık Türkiye ve Kurdistan bu zihniyetten kurtarılmalı, doğa özgürleştirilmeli, yaşam demokratik kılınmalıdır."