Kürdistan’da sistematik eko-kırım - III

Ekolojik hareketinin savaş karşıtı ve barış yanlısı bir hareket olarak olarak doğduğunu hatırlatan Cemil Aksu, Türkiye’de bu hareketin ise ortaklaşamadığı noktalar olduğunu ifade ediyor.

Polen Ekoloji Derneği aktivistlerinden Cemil Aksu, savaşın sadece insan felaketi olmadığını sonuçların doğayı geri döndürülemez hale getirdiğini söyledi.

Savaşı, Kuzey Kürdistan dışına taşıyan Türk devleti, orada da ormanı, yaşayan canlıları ile ekolojik sistemi öldürmeye devam ediyor. ANF’ye konuşan Polen Ekoloji Derneği aktivistlerinden Cemil Aksu, silahın yapımından patlamasına kadar giden süreçte doğaya verdiği zararın başlı başına ekolojistlerin barışı savunması için temel dayanak olduğunu vurguladı. Aksu, şunları ifade etti: “Savaşın birçok boyutu var ve sadece insan yıkımına neden olmuyor. Savaşın gerçekleştirilmesinde kullanılan bombalardan uçakların havalanırken ortaya çıkardığı kimyasal salınıma ya da bir silahın üretilmesinden kullanılmasına kadar büyük bir ekolojik yıkım sistematiği bu. Savaşın insani boyutu olduğu kadar, ekolojik boyutu da var. Tarım alanları kullanılmaz hale geliyor, diğer canlılar ölüyor, toprak tahribatı yaşanıyor ve sonuçta bombayla ölmeyen insan da bunun sonucu göçe zorlanıyor. Savaş ya da güvenlik gerekçesiyle ormanlar yakılıp yıkılıp katlediliyor.”

HERKES ARKA BAHÇESİNE BAKIYOR

Türkiye’de birçok çevre eylemi yapılsa da Kürdistan’da ‘güvenlik gerekçesiyle’ çıkan yangınlar bu hareketlerin gündeminde olmuyor. Aksu, bunun çevre hareketlerinin yapısından kaynaklı olduğunu ve bu yüzden ortaklaşamadığını, şöyle anlattı: “Aslında Türkiye'de de çevre hareketleri önemli bir yaygınlık kazansa da bunlar kendi mücadelelerini başka yerlerdekilerle bir araya getirmekte sıkıntı yaşıyor. Haliyle bu da bütün olarak yıkıma karşı mücadele etmek konusunda istenilen düzeyde değil. Hatta çok çok geri olduğunu söyleyebiliriz. Kürdistan'daki savaşın ekolojik yıkımına verilen tepkinin cılız oluşu, ülkedeki demokrasi mücadelesine karşı olan iktidarın baskıcı uygulamalarından kaynaklandığı gibi aynı zamanda bu hareketlerin sadece kendi vadilerinde ya da arka bahçelerindeki sorunlara odaklanmasından da kaynaklı. İki türlü görmek lazım o yüzden bu meseleyi.”

BİR KESİM DUYARSIZ DEĞİL

Cemil Aksu, buna rağmen Kürdistan’daki bu yıkıma karşı olan bir çevrenin de olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: “Evet, herkes kendi mahallesindeki köyündeki bir madene, kentsel dönüşüme ve HES projesine karşı çıkıyor ama aynı hareket başka bir yerdeki benzer bir sonra duyarsız kalabiliyor. Ama şunu da görmek lazım ki çok büyük bir yaygınlığı olmasa da Türkiye'deki birtakım çevre hareketlerinin Kürdistan'daki savaş çerçevesinde çıkarılan orman yangınları ve doğa tahribatına karşı bir tutum geliştirdikleri söylenebilir. Elbette var olan duruma baktığımızda yeterli değil.”

BARIŞI SAVUNMAK GÖREVİMİZ

Dersim’de 2019’da ‘güvenlik gerekçesiyle’ çıkarılan orman yangınlarının sayısının yüksek olduğunu ve yakın bir zamanda da Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde yine bu sebeple bir orman kesimi yapılmak istendiğini anımsatan Aksu, şunları ekledi: “Şimdi çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerde bir kısmı kasıtlı olarak diğeri de zaten bombardıman sonucu orman yangınları çıkıyor. Orman yangını sadece oradaki ağaçların yanması anlamına gelmiyor orada yaşayan büyük ve küçük bütün canlıların da yok olmasına sebep veriyor. İşte bu sebeplerden dolayı biz ekolojistlerin temel görevi savaşa karşı barışı savunmaktır. Ekoloji hareketi olabilmenin koşulu, savaşa karşı çıkmaktır.”

Bitti