'Mazlum' bir gerilla'yla çay sohbeti

"Ayağımdaki naylon çorabın yürüyüş esnasında beni ne kadar zorlayacağını bilmeden, Soranca bilmeden, Zagrosların asi dağ zirvelerini bilmeden yürüyorum, daha doğrusu yürümeye çalışıyorum..."

"Ayağımdaki naylon çorabın yürüyüş esnasında beni ne kadar zorlayacağını bilmeden, Soranca bilmeden, Zagrosların asi dağ zirvelerini bilmeden yürüyorum, daha doğrusu yürümeye çalışıyorum. Köyleri yakılarak göçertilen, akşam işten eve gelecek olanların getireceği erzaktan başka bir beklentisi olmayan insanlar için, Kürt oldukları için, Kürt olduğum için yürüyorum. Yıllarca kalacağım ve artık silahım olmadan da kendimi güvende hissedeceğim ikinci evime doğru yürüyorum Zap’a… Bu yolculuk ne zaman bitecek diye beklentim yok. Çok sonradan bu yolculuğun çok uzun süreceğini anlayacağım. Sadece her yeni dağa gelenin istediği basit şeyleri, dinlenmeyi ve yanan ayaklarımı havalandırmayı isteyerek yürüyorum. Yolun uzun süreceğini bilmesem de yolun uzun süreceğini anladığımda acılara katlanmak için dalgın dalgın yürüyorum, geride bıraktıklarımın benden bahsetmesini, beni anmalarını umarak…. "

PKK’ye katılımını, yapacağımız söyleşi öncesi ‘keşke vaktim olsaydı da yazsaydım’ diye iç geçirerek şiir gibi anlatan Heval Mazlum’un sözünü burada kesmek zorunda kalıyorum. Çünkü soracağım sorular var. Daha doğrusu merak edilenler var.

Evet, çayımızı içtikten sonra artık işimize başlasak diyorum Mazlum adlı gerillaya. Mazlum çay içerken, yaptığımız sohbeti ise ben çoktan kayda geçirmiştim. Başta anlattıklarım zaten bu sohbette söyledikleriydi. Çay içerken biraz da sıra soru cevaba gelmiştir.

-Sürekli olarak gerillanın Kürdistan dağlarındaki yaşamı ve savaşı en üst seviyede yaşanan zorluklar ekseninde anlatılıyor. Bunun için ne diyeceksiniz.

Mazlum: Bazılarının canı sıkılıyor

-Canları mı sıkılıyor? Yani hiçbir şey yapmadan oturuyorlar mı?

Mazlum: Doğru

-Peki, sürekli açlık olduğu söyleniyor

Mazlum: Doğru değil

-Soğukta yatma…

Mazlum: Hayır

-Kilolarca ağır olan çantalarla uzun yürüyüşler

Mazlum: Hayır

-Sonradan toplu şekilde cevap veriyor Mazlum:

"Artık sistemleşmiş, yaşam biçimi haline gelmiş bir mücadeleyi ilk etapta algılamakta güçlük çekiyorlar, bu normaldir. Dağlarda yürüyen, düşmanla çatışan vb. sürekli hareketlilik içeren bir biçim olarak hayal ediyorlar. O aşamaya gelmek için zamana ve eğitime ihtiyaç olduğunu görmezden geliyorlar. Eğitim görürken geçen süre ve avını vurmak için sabırla fırsat kollamayı ‘beklemek’ olarak algıladığı için ister istemez onların dünyasında sıkılganlık olarak baş gösteriyor. Oturarak üç öğün yemek yiyenler de var, yürüyerek üç öğün yemek yiyenler de. Açlık tabi ki göze alınan, yaşanan ve yaşandığında da hiç şikayet edilmeden gururla direnişle karşılanıyor. Ben size aç ve yorgun bir şekilde düşmanla olan çatışmasını ve arkadaşlarının yanına yetişmesini ballandıra ballandıra anlatan gerillalar var diyeyim gerisini siz anlayın.

Sanki hep karın üstünde yatıyor muşuz gibi… Kefiye, yağmurluk, çadır, tulum...bunlardan biri varsa daha ne istersin. Onlar yoksa sırtını arkadaşına verip dizlerini de karnına çektin mi tamamdır. Tabi öyle şehirde evde uyumak gibi değil ama ben böyle iyiyim diyen duruşları var. Yani kolaylığı da zorluğu da sürekli değil ki. Her ikisi iç içe. Hepinizin yaşamda kuralları yok mu. Buradaki yaşamın da kuralları var. Farkı şu: Burada herkes kuralları gönüllüce uyguluyor."

-Güney Kürdistan ile Kuzey Kürdistan’daki gerilla pratiklerinin farklı olduğu, ön cephe – arka cephe olarak bakıldığı söyleniyor.

Mazlum: Doğru değil

-Sürekli yokuş yukarı zirvelere çıkan gerillaların en çok sevdiği şeyin iniş aşağı olduğu söyleniyor.

Mazlum: Doğru değil

-Giyilen elbiselerin yaz sıcaklığında bunaltıcı olduğunu duymuştum. Yaz sezonunda daha ince kumaş düşünülmüyor mu? Demeden (bir merakımı gidereyim dedim ama sanki pişman oldum)

"(Kızarak) Ma hevale me tazî tazî ortalıke bigerin? (Ne yani, arkadaşlarımız çıplak çıplak ortalıkta mı gezsinler) Artık savaş her yerde. Güney-Kuzey, Dağ-Şehir demeden faşistlerin canımıza kast ettiği her yerde cevabını vermek için savaştayız. Her savaşın bir geri cephesi vardır. Ama bu, geri cephenin savaş dışı olduğu anlamına gelmez. Türk Ordusu varını yoğunu tekniğe dayalı savaşa veriyor. Bu robotlara karşı savaşınca sadece biraz daha zahmet çekiyoruz o kadar.

Biz bu soruya ‘Ma gay reka berwar nîne’ diyerek espri ile cevap veriyoruz. Gerillada yokuş yukarı çıkmak birçoğuna daha kolay geliyor. İniş aşağı, dizlere baskı yaptığından dolayı ve sırtında da çanta olduğundan dolayı daha fazla yoruyor. Tabii yukarı çıkış da kolay değil ama iniş aşağı da sanıldığı gibi değil."

Sona doğru giderken… ekliyor Mazlum

Yanlış anlama Mahir, elbise konusunda da şaka yaptım. Gerillanın önceki kıyafetlerinde kullanılan kumaşlar karışıktı. Her alan bulunduğu yere uygun kumaşı, ya da bulabildiği kumaşı seçiyor ve giyiyordu. İnce giysinin faydası var tabi. Fakat dezavantajı daha fazla. Çünkü ormanlık alanlarda çok çabuk yırtılabiliyor. Rengarenk ve çabuk yırtılmadan dolayı sürekli yamaladığımız giysilerin yerini tek tip elbise aldı. Sadece elbiseden bile örnek verirsem, gerilla artık onların yanlış bildiği gibi değil, faşist bir sisteme karşı sistemli ve çok yönlü bir savaş yürüten güçtür. PKK’yi ne parti ne örgüt, ne oluşum, ne de hareket kelimeleri karşılar. Bütün tanımlamaları geride bırakan, alt üst eden bir faaliyet tarzı var. Şimdilik Güç (Hêz) diyerek yetiniyoruz.