Toprak da bilir, gerilla bastığında çiçek biter*

Her türlü canlıyı barındıran toprak, kendisine sevdayla bağlı olanı bilir. Bilir canlı zekasından hareketle, uğruna can vermeyi bilen gerillanın bastığı yerde çiçek açar.

Günlerdir yürüyoruz. Gerillada bitmeyecek olan şey nedir diye sorarlarsa yıllardır aralarında olan benim cevabım, önce devrime olan inançları, sonra da yürüyüşleri, derim. Yürüyüş, gerilla için artık sadece zorunlu bir görev değil, yaşam tarzı. Birkaç gün noktada sabit kaldıktan sonra 'heval ayaklarım ağrıyor, bilirim dermanım yürüyüştür' diyen onlarca gerilla tanıdım. İşte şimdi böyle bir gerilla grubunun peşinde devrimin bizleri sürüklediği yerlere yol almak için dur durak bilmeden yürüyoruz.

Vardiyalı yürüyüşümüze bir noktada kısa bir süreliğine ara veriyoruz. Karınca gibi durmadan çalışan, gittikleri her yeri yaşanabilir kılan gerillanın bunca yürüyüşten sonra dinlenmeden hemen harekete koyulmasını bedenim yorgunlukla, ruhum ise hayranlıkla karşılıyor. Mesela 30 yılını özgürlük mücadelesine vermiş bir gerillanın enerjisinin, yaşı ve zorlu bir savaş sahasında yaşanmışlıklarıyla bağlantılı olarak tükenmesi veya azalması gerekirken, aksine daha çok güçlenir. Yaşama olan merakı, sevgisi, bağlılığı artar. 10, 20, 30 yıl bu dağlarda savaşmalarına rağmen her yeni gün, onlar için yeni bir başlangıç, zafer için taze bir inanç ve umut olabiliyor. Onlar yaşamın onlardan yana olduğunu bilen, bilge insanın militanlarıdır.

TÜRK ORDUSUNUN SALDIRISI BAŞLIYOR

Konumlanma noktamızda yoğun bir çalışma temposundan sonra dinlenmeye geçerken alanda operasyonun başladığını yoğun keşif ve Kobra vuruşlarından anlıyoruz. Kobraların vurduğu yerlerde arazi yanıyor. Yanmayan yerler ise ateş topları veya balonları ile yakılıyor. İşgale karşı duran Botan topraklarında şimdi her yer, yangın yeri. Yanan toprak, yanan ağaçlar, yanan hayvanlar, duman altında kalan atmosferi bir düşünün. Alevler içinde kalan Kürdistan dağlarının dili olsaydı ne söylemezdi ki Türk devlet vahşetine. Toprak dile gelseydi eminim Kürdistanlı analar gibi ilk yapacağı şey; Türk devlet terörüne binlerce kez lanet okumak ve varlığını bu topraklarda istemiyoruz, demek olurdu.

GERİLLANIN YÜRÜYÜŞÜYLE GÖRÜYORUM

İki gündür operasyondan kaynaklı yola çıkamıyoruz. İki gündür gidip su aldığımız küçük su birikintisi yolunda gözlerime bir şey ilişiyor. Aslında gözlerime onu iliştiren, bir kadın gerillanın yürüyüşüdür. Ardından rüzgarın okşadığı saçlarını, iddialı ve kendinden emin yürüyüşünü yine sık sık burkulan ayaklarına rağmen hızına yetişemediğim o güzel gerillayı izlerken ayaklarının dibinde bitiveren bir çiçeği fark ediyorum. Tüm otların sarardığı bu güz mevsiminde açılan bu çiçeği, aslında iki gün önce fark etmiştim. Patikada diğer otlardan farklı olarak daha sarı ve canlı olması gözlerimden kaçmamıştı ama dikkatle bakmadan geçtiğim için, ancak bugün açan haliyle gördüm. Dedim ya; gören ben değilim. Gördüren bir kadın gerillanın yürüyüşüdür.

TOPRAK KİME AÇILACAĞINI BİLİYOR

Kanunlar altına alınan insan doğası gibi değildir toprağın doğası. Nerede, ne zaman, nasıl ve kimi yetiştireceğini ancak kendisi bilir. İnsan eliyle değiştirilmek istenen doğası, daima direniş halinde olmuştur. O, ya direnip yeryüzündeki tüm canlıları bir anne gibi kucaklayacak ya da teslim olarak tüm canlıları kendisiyle yok ediverecektir.

Dedik ya; onun doğasıdır direnmek. Bu direnişi bağrından yaşayan halklara da aşılayan Kürdistan toprağı, direnişiyle direnişçileri de besliyor. Bu direnişçilerin bir kalesi de, Botan topraklarıdır. Botan toprağı, Türk devlet vahşetinin tüm yakma, yağma ve talanına rağmen her dem kendini yeniden yeniliyor. Yenilenen doğasında kendisi uğruna savaş veren direnişçi gerillayı her gün geçtiği patikadan çiçekle karşılıyor. Toprak Botan’da gerillanın ayak bastığı yerlerde çiçek açtırır. Toprak dahi kime açılacağını biliyor.

*Jiyan Amargî'nin şehit düşmeden önce kaleme aldığı yazılardan biri.