YPG Sözcüsü: Erdoğan, Batı'nın fidyesiyle yayılıyor

YPG Sözcüsü: Terörün sultanı Erdoğan, Hristiyan aleminden Almanya yoluyla 'cizye' yani fidye alıyor; bununla saldırıp yayılıyor. Batı ise faydacı, zayıf, vizyonsuz ve göz yummuyor.

Herhangi bir anlaşma sonucu değil, soykırımla yüz yüze kalan Efrîn halkının kararıyla kentin boşaltıldığını belirten YPG Sözcüsü Nuri Mehmud, "Güçlerimiz de bu karara katıldı. Halkın güvenli bir yere çıkarılması çok önemliydi. Halkımızın çıkışıyla da direnişi bitmedi. Şu anda Efrîn’de savaşımız devam ediyor. Efrîn işgalciler için asla güvenli bir yer haline gelmeyecek. Efrîn’i özgürleştirene kadar mücadelemiz devam edecek" dedi.

YPG Sözcüsü Nuri Mehmud, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Halkın kent merkezinden çıkışıyla birlikte Efrîn yönetimi, direnişte yeni bir aşamaya geçildiğini duyurdu. Halk neden kentten çıkmak zorunda kaldı?

Sultan Erdoğan ile yardımcıları DAİŞ, Cephet El Nusra ve El Kaide güçlerinin Efrîn'e saldırısı iki ayını dolduruyordu. Kara savaşında sonuç alamayan Erdoğan, uçak, helikopter, SİHA, topçu bataryaları ve Alman tanklarıyla sivilleri hedef aldı. Yöre halkını göç etmeye mecbur bıraktı. Bu saldırılar karşısında bütün Efrîn halkları önce köylerinden özellikle Efrîn’e merkeze göç etmek zorunda kaldı.

Savaşçılarımız, günlük olarak bu terörist güçler karşısında başarılı eylemler gerçekleştirdi ama son süreçte gördük ki; işgalci güçler halkı soykırımdan geçirme hazırlığı yapıyor. Şehir merkezi üzerine aralıksız top ve uçakla saldırılır gerçekleştirdi. Kadını, çocuğu, dışardan Efrîn'e göç etmiş mültecileriyle birçok sivil bu saldırılarda şehit düştü ve evleri yıkıldı. Zaten başından beri işgalciler tarafından halkın evleri, fırınları, su arıtma tesisleri gibi yerler hedef alınıyordu. Son olarak Efrîn’in halk hastanesi Avrîn Hastanesi de vuruldu.

Böyle olunca Efrîn halkının kararıyla Efrîn’deki siyasi ve askeri yönetim, sivillerin kentten çıkarılması ve artık gerilla taktiğiyle işgalcilere karşı savaşılması aşamasına geçildi. Şu anda Efrîn’de savaşımız devam ediyor. Efrîn işgalciler için asla güvenli bir yer haline gelmeyecek. Efrîn’i özgürleştirene kadar mücadelemiz devam edecek.

Elbette işgalci Türk devleti şu anda nüfus yapısını değiştirmek için çok ciddi bir çaba içerisinde. Bu nedenle yerlerine dönmek isteyen halkı hedef alıyor. Mesela 250 insan Cindirêsê'e dönmek istedi fakat bu terörist güçler tarafından hedef alındı.

Bazı yayın organları ve kesimler, halkın ve güçlerinizin Efrîn’den bir anlaşma doğrultusunda çekildiğini iddia ediyor, doğru mu?

Efrîn halkı kendi kararını verdi, çünkü soykırımla yüz yüzeydi. Bu nedenle Efrîn halkının şehirden çıkması kararı tamamen Efrîn halkının kararıydı ve güçlerimiz de bu karara katıldı. Halkın güvenli bir yere çıkarılması çok önemliydi. Halkımızın çıkışıyla da direnişi bitmedi.

DAİŞ terörüne karşı dünya devletlerinin de yer aldığı ciddi bir mücadele yürütüldü. Neden Rusya, Efrîn işgaline yardım ederken diğerleri de sessiz kaldı?

Türk ordusu ve bu terörist güçlerin Efrîn’e sokulması, Rusya ile yaptıkları ittifakla gerçekleşti. Guta’ya karşı Efrîn masaya konuldu; yine Rus şirketleri ile doğal gaz ve boğazlar üzerinden gümrük anlaşmaları yapıldı. Türklere hava sahası açıldı, Türk devleti de NATO’nun en gelişmiş silahlarını, hatta kimyasal silah bile kullandı. Şüphesiz Erdoğan yönetimindeki Türk devletinin ciddi bir planı var. Bunu itiraf da ediyor.

Sizin gördüğünüz bu ciddi plan veya hedef nedir?

Onlar için artık ne Suriye ne Türkiye ne Ortadoğu haritası var. Suriye ve Ortadoğu’da Moğolların yöntemiyle saltanatını geliştirmek istiyor. Mardin mitinginde yaptığı konuşmasında, Osmanlı topraklarının 18 milyon kilometreden bugünkü haline yani Suriye’ye 970 km sınıra düştüğünü söylüyordu. Bu konuşma gösteriyordu ki; artık mevcutla yetinmek istemiyor.

Uluslararası güçler, kurumlar ve devletler bunun farkında değil mi?

Türk devleti, coğrafyasının stratejik olmasını uluslararası güçler ve bunların oluşturduğu kurumlara karşı kullanıyor. NATO’nun silahlarını ve uçaklarını, Almanya’nın tanklarını kullanıyor. Son olarak mülteciler adına Hristiyan aleminden Almanya yoluyla 'cizye' yani fidye alıyor. Avrupa’ya teröristleri göndermekle tehdit ediyor. Almanya da bundan kendini korumak için fidye ödüyor. Nasıl ki DAİŞ, Reqa ve Musul’da Hristiyanlardan fidye alıyordu. Erdoğan da DAİŞ gibi Merkel Hükümeti'nden fidye alıyor. Hristiyan aleminden tehditle aldığı fidyeyle Ortadoğu’ya saldırıyor. Bu coğrafya, terörist bir güç olan Erdoğan ve iktidarının elinde. Erdoğan, mevcutla yetinmeyip büyümek istiyor. Ortadoğu halklarının başına bela olmuş durumda. Dünya da bundan payını alacak. Maalesef bütün dünya devletleri, hükümetleri, Erdoğan ve iktidarının bu terörizmi karşısında durmadı. Uluslararası güçler, Türkiye’nin bu stratejik coğrafyasını kendi çıkarlarına göre kullanmak, sermayesini bunun üzerinden geliştirmeye bakıyor. Batı dünyasının da Asya ve Ortadoğu devletlerinin de siyaseti, terörün sultanı Erdoğan karşısında zayıf ya da ufukları dar.

DAİŞ ve mimarının Efrîn’e sokulması Dêrazor’da DAİŞ’e karşı yürüttüğünüz mücadeleyi nasıl etkiledi?

Erdoğan, DAİŞ’in ortaklığıyla Efrîn’e yeni bir cephe açınca güçlerimiz de esas DAİŞ’in bugün Türkiye kimliğiyle Efrîn’de kendini örgütlediği kanaatine ulaştı. Bağdadi’yi ve DAİŞ’i yaratan bugün Efrîn’de kendisi savaşıyor. Bu nedenle güçlerimiz ağırlığını esas DAİŞ ya da esas teröre karşı savaşmaya verdi. Dêrazor’daki tüm güçlerimizin de artık aklı ve yoğunlaşması Dêrazor yerine Efrîn’i nasıl savunacakları ve orada nasıl savaşacaklarına yöneldi. QSD, Cizîr Fırtınası Hamlesi’nin geçici olarak durdurulduğunu açıkladı ama bu DAİŞ’e karşı mücadelemizin bittiği anlamına gelmiyor; teröre karşı sonuna kadar savaşacağız.

Şu bir gerçek; Efrîn’e karşı yürütülen savaş DAİŞ’in yeni saldırılar gerçekleştirmek için kendini örgütlemesine imkân verdi. Türk Sultan Erdoğan’ın yardımıyla DAİŞ kendini yeniden var ediyor. Sadece Dêrazor’da değil, DAİŞ’in Efrîn’de de yeni bir cephesi oldu ve gelişti. Zaten Efrîn’e saldırı ve girişleri tümden terördü. Şu anda Efrîn’e girenler, terörist ve talancılardır.

Türk devleti sürekli Minbic’i tehdit ediyor ve YPG’nin Minbic’de olduğunu söylüyor. YPG, hamle sonrası Minbic savunmasını Minbic Askeri Meclisi’ne devretmiş olmasına rağmen böyle bir gündem yaratıyor ve kimse de ona 'YPG zaten orada değil' demiyor?

YPG olarak Minbic halkının bize yaptığı çağrı doğrultusunda başta Minbic Askeri Meclisi olmak üzere QSD’nin diğer bileşenleriyle birlikte Minbic’i DAİŞ işgalinden kurtarıp özgürleştirdik. Daha sonra Minbic’i oranın halkına ve savunmasını da Minbic Askeri Meclisi’ne bıraktık ve Minbic’ten çıktık.

Erdoğan’ın ve AKP iktidarının YPG’nin orada olduğu, yine Minbic’in Kürtler tarafından yönetildiği iddiası gerçek dışıdır. Tamamen Minbic’e saldırmak için geliştirilen bir bahanedir.

Bu gerçekeleşebilir mi?

Dünya hükümetlerinin, dönemsel çıkarları için ya da dar bir ufukla bakarak Minbic’i de Erdoğan terörizmine kurban edip etmeyecekleri henüz net değil. Türk devleti, belirttiğimiz konumunu ve pazarlama araçlarını kullanarak Minbic’e yapacağı saldırıyı da meşrulaştırmak istiyor. Eğer Efrîn’de başarırsa durmayacak; Minbic, Suriye, Ortadoğu’yla yetinmeyecek ve durmayacak. Avrupa ve Asya’yı da hedef alacak. Türk devleti için her şey mubahtır. Bu nedenle sultanları Erdoğan, ahlak dışı, uluslararası hukukun ve gerçeğin dışındaki her türlü üslup ve propagandayı kullanabilir.

Başta Kürtler olmak üzere Kuzey Suriye halkları ne yapabilir?

Kürtler, Kuzey Suriye halkları, dünyada özgürlük ve demokrasi isteyenler iyi bilmelidir ki; biz Kuzey Suriye’de yürüttüğümüz mücadeleyle terör karşısında tüm dünyanın savunmasını yaptık. Bugün terörün kurucusu olan Türk Sultan, demokrasi, özgürlükler ve toplumsal uzlaşıyı yok etmek için Efrîn’e saldırdı, işgal etti. Uluslararası devletler topluluğu ve ittifakları sessiz. Toplumlar, doğal bir sorumlulukla bu gerçekliği tartışmalı, bu gerçeklik karşısında kendini örgütlemeli. 'Kendini örgütlemeyi ve özgür yaşamı savunmayı esas alın' diyoruz. Biz de YPG olarak toplumumuzun savunmasını sonuna kadar her yerde yapacağız.