GÖRÜNTÜLÜ

Derwêş ve Edûlê Klibi: Kürt aşkında özgürlüğün ve kahramanlığın dramı

Aşkın, toprağın ve direnişin hafızası bir klipte yeniden can buluyor. Hunergeha Welat’ın Evîna Derwêş û Edûlê klibi, yalnızca bir destanı değil, Kürt halkının unutulmaz çağrısını bugüne taşıyor.

DERWÊŞ VE EDÛLÊ KLİBİ

Kürtler, sınırlarını haritalarla değil; atların nallarıyla çizdi, kayıplarının ardından yakılan ağıtlarla korudu. Kürdistan’da bazı adlar vardır ki yalnız sevilmez, halkın onurunu, yasını ve direncini taşır. Derwêşê Evdî ile Edûlê, bir aşkın adı değil sadece; halk olmakla, kalmakla, direnmekle yoğrulmuş iki köklü izdir Kürt hafızasında.

Bu hikaye ne yalnızca bir aşk ne de tek başına bir kahramanlık anlatısıdır. Bu, 18. yüzyılın sonlarında, Viranşehir ovasında Kürt aşiretlerinin sınırlarını ve varlıklarını savunmak için kurduğu tarihi birliğin hikayesidir. Milan Konfederasyonu, o dönem Kürt topraklarını tehdit eden dış güçlere, başta Arap Şemar aşireti, Türkmen Gesan birliklerine karşı savunma pozisyonu almıştı. Bu tehdit sadece mera veya sınır kavgası değildi; Kürt varlığına, yaşam alanlarına ve birlik iradesine dönük bir kuşatma girişimiydi.

Bu süreçte, Milanların direniş çağrısına cevap verenler arasında Êzidî Şarkî aşireti de yer aldı. Komutanları Derwêşê Evdî, Kürt topraklarının savunusu için harekete geçti. Milan Reisi Zor Temir Paşa, düşmanın yaklaştığını haber alınca, Divan’ında düzenlediği toplantıyla savaşın sorumluluğunu alacak kişiye kızı Edûlê’yi ve büyük bir otağı vaat etti. Bu, hem bir çağrı hem de bir sınavdı.

Edûlê, geleneklere göre altın tepsiyle kahve fincanı taşıdığı o sahnede yalnızca bir seremoni figürü değildir. Onun elindeki fincan, Kürtler arasındaki en kadim çağrılardan biridir. Edûlê, orada bir kadının susarak da nasıl karar verdiğini, bir halkın onurunu nasıl taşıdığını gösterir. Derwêş o fincanı içtiğinde yalnızca bir aşkı kabul etmemiştir; halkının sınırlarını, onurunu ve geleceğini savunmayı da üstlenmiştir.

12 SÜVARİ: BİRLİKTEN DOĞAN DİRENİŞİN HAFIZASI

Hunergeha Welat’ın yayımladığı “Evîna Derwêş û Edûlê” klibi, yalnızca bir görsel anlatı değil; Kürt tarihinin en derin anlatılarından birini yeniden hatırlatma çabasıdır. Bu klip, sadece destanın estetik boyutunu değil, onun taşıdığı tarihsel ve toplumsal hafızayı merkeze alır. Klibin en çarpıcı ve taşıyıcı sahnelerinden biri ise, Derwêşê Evdî ile birlikte cepheye yürüyen 12 süvaridir.

Derwêş ile birlikte cepheye yürüyen 12 süvari, yalnızca bir anlatı detayı değil; destanın taşıyıcı omurgasıdır. Her biri farklı aşiretlerden ve inanç kökenlerinden gelen bu savaşçılar, 18. yüzyılın sonunda Arap-Türkmen aşiret saldırılarına karşı kurulan Kürt savunma birliğini temsil eder. Êzidî Şarkîler, Soranlar, Zilanlar ve diğer aşiretler, Milan Konfederasyonu’nun çağrısına cevap vererek yalnızca dış düşmana karşı değil, Kürt toplumunu bölen suskunluklara ve iç mesafelere karşı da bir duruş sergilemiştir.

Derwêş’in bu çağrıya verdiği cevap, Êzidî kimliğiyle Müslüman bir aşiretle ortak cephede yer alma kararı, inanç farklarını aşan ilk ulusal bilinç örneklerinden biridir. Bu yürüyüş, toprağı savunmaktan öte; Kürtlerin birlikte yaşama ve birlikte direnme fikrinin ilk örgütlü ifadelerindendir. Hunergeha Welat’ın klibinde bu sahnenin görselleştirilmesi, geçmişin bir hatırlatması değil; bugünün parçalı siyasal ve toplumsal yapısına da bir yanıt, bir yeniden çağrıdır. O 12 süvari yalnızca toz kaldırmaz; Kürt hafızasının unutulmuş yollarını, birlikte olmanın ihtiyacını yeniden görünür kılar.

Derwêş’in Edûlê’ye duyduğu aşk, sadece bir yüreğin diğerine yönelişi değildir; bu aşk, yurt sevgisiyle iç içe geçerek onu bir halkın öncüsüne dönüştürmüştür. Edûlê’nin varlığı, Derwêş’te yalnızca bir sevdayı değil; toprağa, onura ve geleceğe dair sorumluluğu uyandırmıştır. Bu sevda, yiğitliği bir duygudan ibaret kılmak yerine, ona yön vermiş, ölçüsünü yükseltmiş, bir aşkı halk iradesine dönüştürmüştür. Derwêş’in yürüyüşü bu yüzden bireysel bir kahramanlık değil, halkı için aşkla taşınmış bir sorumluluktur.

Ve Edûlê’nin aşkı da, Derwêş’in bu yürüyüşü olmadan eksik kalırdı. O fincan, bir uğurlama değil yalnızca; sevdiğini ölüme yollamak pahasına halkını koruyan bir yiğide verilen sessiz bir onaydır. Derwêş’in savaşına yüklenen anlam, Edûlê’nin suskun ama kararlı sevgisiyle tamamlanır. Bu yüzden, bu aşk sadece sevmek değil; uğruna savaşı göze almaktır.

Hunergeha Welat’ın klibi yalnızca nostaljik bir halk anlatısını canlandırmıyor. Klibin biçimsel ve tematik tercihleri, günümüz Kürt politik mücadelesine doğrudan bir gönderme içeriyor. Sanat, burada sadece hatırlama biçimi değil; siyasal hafıza üretiminin de aracıdır.

Kürtler, bugün de çoklu cephelerde, çoklu kimliklerle var olma mücadelesi verirken; klip, bu çokluğu savunulacak bir zaafa değil, birlikte yaşanacak bir güce dönüştürmenin estetik ve tarihsel ifadesidir.

Bu nedenle bu klip izlenmez; tanıklık edilir. Görülen her yüz, Kürt halkının geçmişinden bugüne taşan tanıklıkların sesidir. Hunergeha Welat’ın kamerası, yalnızca estetik bir göz değil; tarihsel bir bilinci taşıyan bir arşivdir.

BİR YEMİN GİBİ HATIRLAMAK

Derwêş’in yürüyüşü yalnızca savaş meydanına değildir; Kürtlerin parçalanmışlığından doğan yaraya, ona rağmen kurulmak istenen ortak geleceğe doğru açılan bir çağrıdır. Edûlê’nin sunduğu fincan, yalnızca aşkın değil; hatırlamanın, hatırlatmanın ve birlikte yaşama iradesinin sembolüdür.

Ve o fincanda taşınan anlam, yüzlerce yıl sonra bir başka sabaha, 3 Ağustos 2014’e, Şengal dağlarının eteklerine düşer. Êzidî halkının yok edilmek istendiği o karanlık gün, tarihin döngüsü yeniden kırılır. Ama o sabah yalnız ölüm gelmemiştir. Tıpkı Derwêş gibi, yola düşenler de olmuştur: 12 gerilla, bu kez at sırtında değil; bilincin, inancın ve unutulmamış bir sorumluluğun taşıyıcısı olarak. Geçmişin 12 süvarisinden bugüne uzanan o çizgi, Kürtlerin belleğinde hala canlıdır.

Kürt tarihi böyledir: Ağıt ile direniş arasında kurulan bir köprü, unutulmak istenenin inadına yeniden yazıldığı bir hafıza. Edulê’nin fincanı el değiştirse de, anlamı değişmez. O hala hatırlatır; sevdanın da, yitimin de, direnişin de Kürtçesini.

Bugün Kürt olmak, yalnızca bir kimlik değil; bir çağrıyı duymaktır. Derwêş ve Edûlê, o çağrının iki sesi, iki bakışıdır. Biri atını sürdü toprağın kıyısına kadar; diğeri susarak, bekleyerek, bildiğini sunarak, hatırlatarak savaşı başlattı.

Ve o çağrı hala yoldadır.

Kürtler artık yas tutmakla yetinmiyor. O ağıtlar yalnızca ölenin ardından değil; direnenin dilinde, yarını kuracak bir kararlılığa dönüşüyor. Bu dram bir daha tekrarlanmayacak. Çünkü Kürtler artık sadece hikayelerini anlatmıyor; onları yazıyor, savunuyor, tamamlıyor.

Ve bugün Edûlê’nin fincanı yeniden uzanıyor zamana; ama bu kez yalnız bir aşk için değil, Kürtlerin bir daha eğilmeyeceği bir geleceği yudumlamak için.

Klibi izlemek için: