Dağın ardında yürekleri anlamak

Sistemin prangaya vurmak istediği, yok edip küllerini bile ortadan kaldırmak istediği dağın ardındaki yürekler, her anda tarihin yeniden yaşatıldığı engin beyinler ve yüreklerdir.

Manevi dünyaya has terimler, tarih boyunca insanların kelime dağarcığını genişletmiş ve aklın sınırlarını zorlamıştır. Bu dünya içerisinde bir yol arayan, hakikat arayışçısı ve derviş denilen kavramların, tasavvuf gerçeğinde Şufi ve Şopî kelimeleri ile aynı anlamda yol ve yol izleyen manasında izdüşüm yaşaması oldukça ilginçtir ve bunun büyük örnekleri tarihte mevcuttur. İnsanlık tarihinde kelimeler çoğu kez göçebedir. Hakikati arayan insanın heybesine aldığı kelimeler, bir bir yol kenarında kalır ve ardından gelenlere yol gösterir. Hakikatin aşk olduğu gerçeği, sanılanın aksine çok derin bir gerçeğe sahiptir. Anladıkça derinleşme sağlanır. Tıpkı aşk gibi herkesin bildiği, hissettiği nispete göre her canlı da bir anlam düzeyi kazanır.

Bu intibayla diyebiliriz ki; tarih yaşanılan ‘an’da gizlidir. Tarihin serüvenlerle dolu fırtınalı iniş çıkışları kendi akacağı mecrasını er ya da geç bulur. Bir suyun akacağı yatağı oluşturması gibi tarih de akışkandır, durağanlığı kabul etmez. İnsan evriminin sınırlarında dolandığımız bu çağda insan aklının bir yelpaze gibi eski dönem yaşantılarını ve duygularını bir anı misali hatırlarken günümüz insan motifinin salt anda yaşamaya mahkûm edildiği gerçeğiyle yüz yüze geliyoruz. Bu mahkûmiyet elbette aklınıza zincire vurulmuş bir köleyi getirmesin. Tam tersi akla vurulmuş zincirlerden bahsediyorum. Düşüncenin evriminden oldukça uzaklaştırılmış insan kitlelerinden. Öğretilmiş ve yaşatılmış olana alıştırılmış olan kitleler. Bu yönüyle bakıldığında genel canlılardan ayırıcı bir özelliğin kalmadığı görülecektir. Toplumsal aklı her an diri tutmaya ve geliştirmeye odaklanmış beyinler ve kalpler inadına bu tarihsel serüveni yaşatmaya çaba gösteriyorlar. Sistemin prangaya vurmak istediği, yok edip küllerini bile ortadan kaldırmak istediği dağın ardındaki yüreklerden bahsediyorum. Her anda tarihin yeniden yaşatıldığı engin beyinler ve yüreklerden.

GERİLLADAKİ YENİLİKÇİ VE SORGULAYICI AKIL

Dünden kopartılmış ve salt bugüne indirgenerek var olan olgusal sorunsallığa hapsedilmiş yaşamlar, sistemi ayakta tutan en önemli etkenlerin başında gelir. Bu açıdan düşmanın, Önder Apo’nun fikirlerinden bu derece korkmasının ve baskılamaya çalışmasının altında yatan ana neden de budur zaten. İnsanların gerçeklerin farkına varması ve kendi kaderleri üzerinde söz sahibi olmaları. Herkes, gerillayı sadece elinde silah dağ başında savaşan bir güç olarak görüyor ama esasen gerilladaki yenilikçi ve sorgulayıcı akıl, toplumu kurtaracak ve bütünlüklü bir mücadeleye sevk edecek akıldır. Fikir-zikir ve eylem birliğinden geçen mücadele serüveni birçok açıdan bir gerillanın dünya görüşünü engin sınırlara taşır. İnsanın kendisini tanımasıyla başlar bu serüven ve gittikçe çetinleşir. Tanıdıkça çözümleyici güce kavuşur ve yaşamın ana ekseninin ne olduğuna vakıf olur.

GERİLLA YAŞAMINDA SEBEPSİZ HİÇBİR ŞEY YOKTUR

Tarihsel dönüm noktalarını ve bu dönüm noktalarının insanlık tarihi üzerindeki etkileri araştıran ve bunu günümüzde de devamlı bir şekilde ilerleten bir gerilla kişiliği var. Esasen Kürt Özgürlük Hareketi’nin dünya üzerindeki birçok hareketten ayrı bir yerde olmasının nedeni aynı zamanda felsefi bir hareket olmasıdır. Gerillada yaşamın her dakikası belli bir sorgulamaya tabi tutulmalıdır. Böylece var olan sorunlar daha derinlikli kavranacak ve çözüm geliştirme imkânı en üst düzeye çıkacaktır. Bir gerillanın her hareketinde bir incelik ve öze dönüş vardır. Gerilla yaşamında sebepsiz hiçbir şey yoktur. Bir şey yapılıyorsa bir amacı olmalı veya belli bir amaca hizmet etmelidir. Bu amaç, özgürlüğe varıştır. Burada bireysel özgürlükler gibi sınırlandırıcı ve aldatıcı algılamalara kapılmamak gerekir. Bir toplumun kaderinden bahsediyorum. Her hücresiyle mücadele eden ve kendisini başarıya ulaştıracak yaşamı pratize eden gerilla. Bu bir hakikattir.

TÜRKİYE TOPLUMU, CAHİLLİĞİNİN ESİRİ OLMUŞ

Gerilla mücadelesine bu derece düşmanlık besleyenlerin anlaması gereken temel birkaç husus vardır. Gerilla yaşamı, saf ve berrak bir zemin üzerine şekillenir. Bilginin insan yaşamındaki yeri oldukça önemlidir gerilla yaşamında. Bilmeden yaşayamazsın. Önce kendini bileceksin ve tanıyacaksın, sonra her zerresiyle üzerinde bulunduğun dünyayı, aidiyet duyduğun insanlığı ve toplumunu tanıyıp bileceksin ki yaşamın bir amacı olsun. Bunlar olmadan hayvani güdülerin peşinde koşup bunların esiri olduğun bir kısır döngünün içerisinde sıkışıp nefessiz kalana kadar koşarsın. İşte kapitalist sistemin insanlara reva gördüğü temel yaşantı budur. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi buna karşın insanların kendilerini tanımalarını, kaderlerini tayin etmelerini ve yaşamlarına sahip çıkmalarını sağlamak içindir. Bunun için nice bedeller ödendi ve halen de ödenmeye devam ediyor. Yıllarca Türk devletinin yalanlarıyla beyni uyuşturulmuş ve kendi cahilliğinin esiri olmuş Türkiye toplumu, esasında kendisini aklın sınırlarına vardıracak olan bu mücadeleyi ve ideolojiyi hep düşman olarak gördü ve görmeye de devam ediyor. Bunda toplum üzerinde yürütülen savaşın büyük bir etkisi var hiç şüphesiz ama toplum bunun dışına çıkmak istemiyor.

PKK YOLDAŞLIĞI, İNSANI YÜCELTİR

İkinci önemli husus; duyguda, akılda ve en önemlisi ruhta oluşan birlikteliğin, anlama kavuşma hali, yani yoldaşlık çizgisidir. “Yoldaş yoldaşının alnını göklere değdirendir” sözü, büyük bir hakikat ve anlam derinliğini ifade eder. İnsan kusursuz bir varlık değildir, lakin birbirini anlamak insanı kusurlardan uzak tutar. İçilen bir bardak çayı, yenilen bir lokma ekmeği, yoldaşı yesin diye yemeyenler, çağın dervişleridir. Ruhen birbirini anlayan, tamamlayan, anlam bütünlüğü yaratan yoldaşlık, bir yaşam biçimidir. İşte bu yüzden PKK yoldaşlığı, insanı yüceltir. Her zorluğa göğüs germe gücü verir insana. Bilirsin ki; yanında yoldaşın vardır. Seninle her şeyini paylaşan, yaşamının paydaşı, mücadele arkadaşındır. PKK yoldaşlığı insanı engin derinliklere götürür. Sevginin, saygının en saf halini yaşar insan. O derece ki birbiri için kendisini feda edecek kadar sever yoldaşını. Gerilla bilir ki; yoldaşlık birbirini yaşatmaktır. Burada salt fiziki bir yaşatmaktan bahsedilemez. Manen ve ruhen olan yaşamdır bu. Gerilla yaşamı bunca güzelliği içerisinde barındırır ve tüm insanlara sunar. Onlar dağın ardındaki yüreklerdir. Onlar insanlığın yüz akı, yaşam gayesidir. Onları anlamak hakikatin sırrına vakıf olmaktır.